Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17271 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13273 - Esas Yıl 2013
Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve imar kirliliğine neden olmaHüküm : Beraat2863 sayılı Kanuna aykırılık ve imar kirliliğine aykırılık suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:1-İmar kirliliğine neden olma suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;2863 sayılı Kanun'a aykırılık suçundan zarar gördüğünden davaya katılmasına karar verilen Kültür ve Turizm Bakanlığı adına hazine vekilinin, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılan vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,2-2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;2863 sayılı Kanunun 65. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazetenin 13.10.2012 tarih ve 28440 sayılı nüshasında yayınlanan 2011/18 Esas, 2012/53 Karar sayılı 11.04.2012 tarihli kararıyla iptal edilmiş ise de, sanığın üzerine atılı eylemin suç olmaktan çıkartılmadığı, 08.10.2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde eylemin yaptırım altına alındığı anlaşılmakla, tebliğnamede bu yöndeki onama düşüncesine iştirak edilmemiştir. Sanığın, İzmir II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 25/12/1996 tarih ve 6387 sayılı kararıyla 3. derece arkeolojik sit alanı ilan edilen, ... ilçesi, ... beldesi, ... köyü, ... mevkii, 2646 sayılı parselde yer alan müstakil binasına izin almadan ilave kapalı alan, bu alanın ön kısmına teras ve bu iki alanın üzerine de balkon yaptırdığı ve bu durumun belediye görevlilerince tespit edilmesiyle sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan dava açıldığı, tüm dosya kapsamından eylemin tam bir inşai faaliyet olduğu ve sanığın suçunun sabit olduğu, ancak; gerek sanığın beyanlarından, gerek dosya kapsamında bulunan olay yeri fotoğraflarından ve gerekse de inşaat mühendisinden alınan bilirkişi raporundan, suça konu uygulamaların 2004 yılı öncesi yapıldığı, suç tarihi ile karar tarihi arasında 765 sayılı TCK'nın 104/2 maddesinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla, Sanığa isnat edilen ve daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylem 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde yaptırıma bağlanmış olup, anılan suç 5237 sayılı TCK’nın 7/2 maddesi yollamasıyla lehe neticeler doğuran (mülga) 765 sayılı TCK'nın 102/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Dava zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde süre yeniden işlemekte ise de, bu süre 104/2 maddesi uyarınca en fazla yarı oranında uzayacağından, suç tarihi olarak kabul edilmesi gereken 31.12.2003 tarihinden itibaren 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2 maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık zamanaşımı süresi inceleme tarihinden önce gerçekleşmiş ve 5271 sayılı CMK'nın 223/9 maddesindeki şartların da oluşmadığı anlaşılmakla, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 765 sayılı TCK’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince kamu davasının isteme aykırı olarak DÜŞMESİNE, 08.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.