Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1645 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21776 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Taksirle öldürme Hüküm : TCK'nın 85/1, 53/1-6 maddeleri uyarınca mahkumiyet Taksirle öldürme suçundan sanıklar ... ve ... hakkında ... Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucu 02.10.2012 gün ve 2012/99 E. 2012/167 K. sayı ile kurulan mahkumiyet hükümlerinin, sanık ...'nin temyizi üzerine Dairemizin 02.10.2012 gün ve 2013/22410 E. - 2013/27472 K. sayılı ilamıyla bozulması sonrasında, yerel mahkeme hükmü temyiz eden sanık ... yönünden dosyayı yeniden ele almış, henüz bozma kararına uyulup uyulmadığı yönünde bir karar verilmediği aşamada, hükme karşı süresinde temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanık ... müdafii 22.04.2014 havale tarihli talebi ile, sanık ... hakkında müdafisi olarak sanık lehine temyiz yasa yoluna başvurduklarını zannettiklerini, kendi dosyalarında temyiz dilekçesinin bulunduğunu, ancak Yargıtay'dan dönen dosyayı tetkik ettiklerinde temyiz dilekçelerinin dosya içerisinde bulunmadığını, bu sebeple kararın sanık ... hakkında kesinleştiği ve infaz aşamasına geldiğini farkettiklerini, her ne kadar dosyada temyiz isteklerine ilişkin dilekçe gözükmüyor ise de, CMK'nın 306. maddesi uyarınca diğer sanığın temyizi üzerine hükmün bozulmasından sanık ...'in de yararlanması gerektiğini, zira mezkür maddede “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” hükmü bulunduğu, sanık ... ve lehine karar bozulan diğer sanık ...'nin aynı suçtan yargılandıklarını ve aynı cezaya mahkum olduklarını, atılı suçun ve hükmedilen cezaların aynı neviden olduğunu, dolayısıyla amir hüküm olan CMK'nın 306. maddesinin sanık ... hakkında uygulanması imkanı bulunduğunu, belirtilen nedenlerle, sanık ... hakkındaki bozma ilamının, sanık ...'e teşmili açısından yeniden gözden geçirilerek, onun da bozma ilamından yararlandırılmasını talep etmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.11.2014 gün ve 12-2014/289003 sayılı tebliğnamesiyle, sanık ... hakkında verilen ek temyiz dilekçesinin sehven nazara alınmadan tebliğname düzenlenerek dosyanın Dairemize gönderildiği, Dairemizin 2013/22410 Esas sayılı kararı ile sanık ... hakkındaki kararın bozulduğu, sanık ...'ın suçu diğer sanık ... ile iştirak halinde işlediğinden bozma hükmünün CMK'nın 306. maddesi uyarınca, hakkındaki hüküm süresinde temyiz edilmeyen diğer sanık ...'e sirayet etmesi gerektiği belirtilerek, hükmün, bozma kararındaki nedenlerden dolayı sanık ... yönünden de bozulmasının istendiği, dosya içerisindeki Dairemize gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilen sanıklar müdafilerine ait ek temyiz dilekçesinin kayıt tarihinin 08.02.2013 olduğu ve sanık ... yönünden temyiz tarihinin bu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü; 1412 sayılı CMUK'nın 325. maddesinde "Hüküm, cezanın tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı sanık lehine bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunmamış olan sanıklara da tatbiki kabil olursa bu sanıklar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler" hükmü öngörülmüştür. Bozma ilamında hükmü temyiz etmeyen sanıkların da yararlanmasının Yargıtay kararında belirtilmesi zorunluluğu bulunmadığı gibi şartlarını içeren bir bozmanın kendiliğinden, herhangi bir hükme gerek kalmaksızın temyiz etmeyene de sirayeti yasa gereğidir ve Mahkeme tarafından bu hususun dikkate alınması gerekir. Yargıtay'ın bozma kararında, bozmadan hükmü temyiz etmeyen sanığın yararlanması gerektiğinin belirtilmemesi bir eksiklik ya da yasaya aykırılık da olmadığından, bu konuda herhangi bir yasa yoluna da gidilemez.Ayrıca, sirayetin kabul edilebilmesi için bozma kararına uyulması zorunlu olup aksinin kabulü, kanun yoluna başvuran için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, başvurmayan sanık lehine kabulü gibi çelişkili bir sonuç ve uygulamaya neden olur ki bu da hükmün konuluş amacına aykırı olur. Açıklanan nedenlerle ve sanık müdafinin yokluğunda 02.10.2012 tarihinde verilen ve 17.10.2012 tarihinde tebliğ edilen hükmü 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 08.02.2013 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; aynı Kanunun 317. maddesi gereğince temyiz isteminin isteme aykırı olarak REDDİNE, 02.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.