Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14804 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15388 - Esas Yıl 2014





Tebliğname No : 12 - 2014/128792Mahkemesi : Kaman(Kapatılan) Sulh Ceza MahkemesiTarihi : 24/01/2014Numarası : 2013/219 - 2014/19 Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokmaTrafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Aracı kulandığını iddia eden A.. A.. hakkında yalan tanıklık suçundan zamanaşımı içerisinde gereğinin yapılması mümkün görülmüştür.Mahalli Cumhuriyet savcısının diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;TCK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen; alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle “emniyetli bir şekilde” araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte, trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel açıdan kabulü gerektiği anlaşılmakla;Dosya içerisinde bulunan 16/08/2013 tarihli genel adli muayene raporunda, sanığın saat 08:21 itibariyle 220 promil alkollü olduğunun belirtildiği, her ne kadar sanığın alkollü vaziyette araç kullandığına dair kolluk kuvvetlerince düzenlenmiş bir tutanak ya da yapılmış bir tespit mevcut değil ise de; soruşturma aşamasında bilgilerine başvurulan A.. A.. ve C.. K.. ile şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınan M..Ö.., H.. Ö.. ve G.. Ö.. birbiriyle uyumlu beyanlarında, önceden tanımadıkları sanığın, idaresindeki beyaz renkli Renault marka otomobil ile inşaat şantiyesine geldiğini, aracı M.. Ö.. üzerine sürdükten sonra araçtan inerek aynı kişiye doğru yönelip ona vurmak istediğini, yaşanan itiş kakışın akabinde kolluk kuvvetlerinin olay yerine gelerek kendilerini polis merkezine götürdüklerini söyledikleri, dosya kapsamına göre, adı geçen şahısların sanığa suç isnadında bulunmalarını gerektirecek şekilde sanık ile husumet içinde olduklarına dair delil ya da sanığın bu yönde bir savunmasının olmadığı, dolayısıyla, sanık tarafından inşaat şantiyesine araç ile gelindiği ve o sırada sanığın yasal sınırın çok üzerinde, 220 promil alkollü olduğu kabul edilerek, atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, soruşturma aşamasında ifadesi alınmayıp, kovuşturma aşamasında savunma tanığı olarak getirilen A.. A.. beyanına itibar edilerek, dosya içerisindeki diğer bilgi, belge ve beyanlar değerlendirilmeden beraate dair hüküm tesisi, Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 08/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.