Tebliğname no : 12 - 2014/251328Mahkemesi : Nazilli(Kapatılan) 2. Sulh Ceza MahkemesiTarihi : 10/04/2014Numarası : 2013/1096 - 2014/442 Suç : Trafik Güvenliğini Tehlikeye SokmaTrafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanunun 100. maddesiyle CMK'nın 324/4. maddesinde eklenen “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.” şeklindeki cümle ile yargılama giderilerinin tahsili bakımından 6183 sayılı Kanunun 106. maddesine atıfta bulunulduğu, anılan maddede “Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları, amme idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir. Bakanlar Kurulu, bu tutarları topluca veya ayrı ayrı on katına kadar artırmaya yetkilidir” düzenlemesine yer verildiği, incelemeye konu dosyada, hüküm tarihi itibariyle yargılama giderlerinin 8 TL olarak hesaplamış ise de, hükmün kesinleşmesine kadar yapılan harcamaların tamamının yargılama giderleri kapsamında olması, dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi için yapılan giderin henüz hesaplanmamış olması ve bu giderin hesaplanmasından sonra ortaya çıkan bakiyenin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde hazine üzerinde bırakılabilmesi, bu hususunun infaz aşamasında değerlendirilmesinin mümkün olması nedeniyle, tebliğnamede bu yönden bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılamaya toplanıp karar yerinde gösterilen delillere mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine incelenen dosya kapsamına göre mahalli Cumhuriyet savcısı'nın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;CMK'nın 231. maddesinin 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması nedeniyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık nedeniyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılmayacağından, yeniden kurulan hüküm de önceden verilen hükmün infazını sağlamaya yöneliktir. Yeniden hüküm verilmesi ise yalnızca sanığın “kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilememesi" halinde mümkündür. Bu şart gerçekleştiğinde, sanığa yeni bir imkan sağlamayı düşünen yasa koyucu, yükümlülüğün yerine getirilememesi haline münhasır olarak mahkemeye, sanığın durumunun değerlendirilmesi suretiyle, cezanın kısmen infazına yada önceki hükümde yasal zorunluluk nedeniyle tartışılamayan erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme kurumlarının değerlendirilmesi suretiyle yeniden hüküm kurması imkanını sağlamıştır. Bu son halde dahi mahkeme, sübut ve nitelendirmenin değiştirilmesi veya önceki uygulamadan dönme yönünden bir imkâna sahip olmamakta, yalnızca önceki hükmün varlığı kabul edilerek, belirli bir kısmının infaz edilmemesi ya da önceki hükümde değerlendirilemeyen TCK’nın 50 veya 51. maddelerinin uygulanması yetkisine sahip olabilmektedir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, kapatılan Kuyucak Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 14.05.2010 tarihinde sanık hakkında TCK'nın 179/2-3, 62, 52. maddeleri gereğince 500 TL adli para cezasından ibaret mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, söz konusu kararın 14.06.2010 tarihinde kesinleştiği, denetim süresi içinde sanığın yeniden kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle, Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanık hakkında TCK'nın 170/1-c, 62/1, 50, 52. maddeleri gereğince 3000 TL adli para cezasına hükmolunduğu, bunun üzerine mahkemece ilk hükme yönelik dosya yeniden ele alınarak, hükmün açıklanmasına dair kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde; 1-Sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle 14.05.2010 tarihli 500 TL adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, sanık hakkında hükmolunan 2 ay 15 gün hapis cezasının 1500 TL adli para cezasına çevrilmesi suretiyle yeniden farklı bir hüküm kurulması,2-Dosyadaki kısa karar içeriğinde sanık hakkında neticeten 500 TL adli para cezasına hükmedildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ve UYAP'ta kayıtlı olan kısa kararda sanık hakkında neticeten 1500 TL Adli para cezasına hükmedilmek suretiyle çelişki yaratılması, 3-Sanığın denetim süresinde ikinci suçu işlediğine ilişkin Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iş bu dosyaya ihbarda bulunulmuş ise de; sanık hakkında ihbara konu Nazilli 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin sanık hakkında TCK'nın 170/1-c, 62/1, 50, 52. maddeleri gereğince 3000 TL adli para cezasına mahkumiyetine ilişkin hükmünün kesinleşme şerhinin dosyaya getirtilmemesi,Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısı'nın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 11.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.