Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12796 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20631 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Taksirle öldürme Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:Olay günü ... isimli şahsın ... isimli bir şahıstan alacağı nedeni ile görüşmek üzere olay yerinde buluşmak amacı ile sözleştikleri, Orhan'ın yanına arkadaşları olan sanıklar ... ve...'ı da çağırdığı, olay yerinde ... ile ... arasında tartışma çıktığı ve ... ve... ile birlikte ... kaçırmaya çalışarak, olay yerinde bulunan araca bindirmeye çalıştıkları sırada, ölen...'in emekli polis memuru olması nedeni ile üzerinde bulundurduğu silahla olaya müdahele edip ...'in kaçırıldığını düşünerek engel olmaya çalıştığı sırada, sanıklardan ...'nın olaya müdahele ederek maktülün kendilerine engel olmasını durdurmak amacı ile kendisine ayakta ve yerde iken birkaç defa yumrukla vurduğu ve arabaya binerek olay yerinden uzaklaştığı, darp edilen ölen...'in ise bir müddet sonra olay yerinde rahatsızlandığı ve tedavi amacıyla kaldırıldığı ...Devlet Hastanesinde aynı gün öldüğü, ... Kurumunca ölen ...'in cesedi üzerinde yapılan ölü muayene otopsi işlemi sonucunda, "Kalbinde büyüme, kroner arterlerinde ileri derecede sertlik ve aterosklerotik değişiklikler izlenen kişinin ölümünün, eski zeminde geçirilmiş yeni myokard enfarktüsü sonucu meydana gelmi?? olduğu, ölümü üzerine etkili harici başka bir nedenin tespit edilemediği, göğüs kafesi kemiklerinde saptanan ekimozlu ve ekimozsuz kırıklar ile batın boşluğunda kanama meydana getirmeyen, etrafı ekimozlu 2 cm'lik karaciğer yaralanmasının, kişiye uygulanmış canlandırma işlemi ile oluşmasının mümkün olduğu, sol göz altında saptanan 2 x 1 cm'lik hematom ile ortasında 1 cm'lik lazerasyonunun düşme, çarpma, vurma gibi künt travma gibi oluşmuş olduğu, .... bu yaralamanın şahsın yaşamını tehlikeye sokmayan, basit bir tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde hafif olduğu, kendisinde kalp ve damar hastalığı bulunan, olay anına kadar hareketli olan ve sağlıklı görünen kişinin olaya müteakip fenalaşarak kısa sürede öldüğü dikkate alındığında, olayın stresi ve efor ile travmanın kendisinde mevcut kalp-damar hastalığını aktif hale getirerek ölümde etkili olduğu, dolayısıyla olay ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu ölenin vücudunda tanımlanan yüzeysel travmatik değişimlerin başlı başına ölüm meydana getirir nitelikte olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif derecede olduğu, otopside tanımlanan makroskopik ve mikroskopik bulgulara göre kişinin ölümünün kendinde mevcut kalp-damar hastalığının olayın travması, eforu ve stresiyle aktif hale geçmesine bağlı solunum ve dolaşım durması sonucu meydana geldiğinin belirtilmesi karşısında; meydana gelen ölüm neticesinden failin TCK'nın 87/4. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu tutulabilmesi için yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmaması, en azından TCK'nın 86/1. maddesi kapsamında kalan bir yaralanmanın olması gerektiği anlaşılmakla, sanığın eylemini TCK'nın 85/1. maddesi kapsamında taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendiren mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş tebliğnamedeki bozma öneren görüşe de bu nedenle iştirak edilmemiştir .Sanığın eylemi tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu adam öldürme olarak kabul edildiği halde, taksirle işlenen suçlar hakkında uygulanma imkanı olmayan "olası kast" nedeniyle TCK'nın 21/2 maddesinin uygulanması ve meydana gelen sonucun ağırlığı gözetildiğinde, alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayin edilmemiş olması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı TCK'nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarının taksirli suçlarda uygulama olanağı bulunmadığı gözetilmeden anılan madde ile hak yoksunluğuna hükmedilmesi, Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün hak yoksunluğuna ilişkin paragrafının hükümden çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme aykırı olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.