Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12791 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 16965 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiKarar Tarihi : 21.10.2014Suç : Trafik Güvenliğini Taksirle Tehlikeye SokmaHüküm : TCK'nın 180/1, 62/1, 50/1-a, 52/1-2-4 maddeleri gereğince mahkumiyetTrafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;Olay günü temyize gelmeyen sanık ...'ın sevk ve idaresindeki otomobille bölünmüş, tek yönlü, korkuluklu sert virajlı ve ıslak zeminli, ayrıca 30 km hız tahdit levhalarının bulunduğu caddede seyirle, yolun sağındaki sanığa ait villadan yola akan suya girdikten sonra direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjdeki ışıklı reklam panosuna çarpıp, karşı şeride geçerek, karşı şeritte seyreden ve temyize gelmeyen sanık ... idaresindeki otomobile çarpması sonucu meydana gelen olay sonrası kolluk tarafından kazaya yol yüzeyine bırakılan suyun neden olduğunun görüldüğünün ve daha önce de aynı bölgede diğer villalardan yola bırakılan su nedeni ile kazaların olduğunun tespit edilmesi karşısında sanığın villasının sulama suyunu yol üzerine akıtarak araçların seyrini tehlikeye düşürdüğü, sanığın eyleminin TCK'nın 180. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçunu oluşturmayacağı, zira TCK'nın 180. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçunun, ''Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı bakımından bir tehlikeye taksirle neden olma'' şeklinde tanımlandığı, görüldüğü üzere maddede karayolu ulaşımından bahsedilmediği, dolayısıyla villasının sulama suyunu yol üzerine akıtarak kazaya tali kusuru ile neden olan sanık hakkında TCK'nın 180. maddesindeki trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak 17.01.2013 tarihli iddianame içeriğinden taksirle yaralama suçunun da yargılamaya konu edildiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle sanığa taksirle yaralama suçundan ek savunma hakkı tanınarak, delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle taksirle yaralama suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, unsurları bakımından oluşmayan TCK'nın 180. maddesi gereğince trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi; Kabule göre de;TCK'nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırım” ibaresinin 01.03.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 26.02.2008 tarih 5739 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım ,diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu,TCK nın 50/6. maddesinde hükmün kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde karar tesis edilmesi, yine ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği hususuna hükümde yer verilmemek suretiyle TCK'nın 52/4. maddesine aykırı davranılması,Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince tebliğnamedeki isteme aykırı olarak BOZULMASINA; 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.