Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Haberleşmenin gizliliğini ihlalHüküm : Beraat Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre;....Kamyoncular Kooperatifi Başkanı olan katılan ...'in, 13.06.2010 tarihinde yapılacak olan seçimde başkan adayı olduğunu açıklayan ve rakibi olan... hakkında, çeşitli ortamlarda, çalıştığı iş yerinden kablo çaldığını belirterek, “Bu hırsızın mı peşinden gideceksiniz?” şeklinde ve benzeri hakaret içeren sözler sarf ettiğini başkalarından duyan ve oğlu ile...'in aynı firmada çalışmasından dolayı katılanın bu söylemlerinden rahatsız olan sanık ...'ün, olay günü, aralarında...'in de olduğu arkadaşlarıyla beraber bir lokantada yemek yediği ve katılanla telefonla görüştüğü esnada, telefonunun hoparlörünü açarak, katılanın konuşmalarını, o sırada yanında bulunanlara, katılanın bilgisi ve rızası dışında, dinlettiği iddiasına konu olayda, Katılanın hakaret suçundan sanık sıfatıyla yargılandığı Yalova 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/598 esas sayılı dava dosyasında ifadeleri alınan ve olay günü sanıkla aynı masada oturan tanıklar .... ve ....ile anılan dosyada şikayetçi sıfatını taşıyan...'in beyanları karşısında, sanığın telefonunun hoparlörünü yanlışlıkla açtığına dair savunmasına itibar edilerek beraat hükmü kurulması doğru görülmemiş ise de, sanığın, baştan itibaren ve planlı bir şekilde, yeni bir delil elde etmek amacıyla değil, katılan tarafından telefonla aranıp, konuşmanın tartışmaya dönüştüğü sırada, aynı masada bulunan arkadaşı...'e haksız bir saldırıda bulunulduğu düşüncesine kapılmasının ardından, yanındaki kişilerin de katılanın sözlerini işitip, olaya şahit olmalarını sağlamak amacıyla telefonunun hoparlörünü açtığı nazara alındığında, sanığın, tanığı olduğu olayla ilgili kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiği kabul edilemeyeceğinden, gerekçesi isabetsiz olan yerel mahkeme kararının sonucu itibariyle doğru olduğu kabul edilmiştir. Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sübuta ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak, 1- Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan Kanun ve maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine aykırı hareket edilmesi, 2- Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/5. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 1. bendinin, “1- Yapılan yargılama sonunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince, sanığın beraatine,” şeklinde değiştirilmesi, hüküm fıkrasına, “3- Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/5. maddesi gereğince, 600,00 TL maktu vekalet ücreti tayin edilmesine” ibaresinin ilave edilmesi ve hüküm fıkrasındaki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.