Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca Beraat 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanık hakkında 29/05/2013 tarihli iddianame ile açılan davaya katılmasına karar verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın, 03/12/2013 tarihli iddianame ile açılan davadan ve 2013/238 Esas, 2013/159 Karar sayılı dosya kapsamında verilen 06/12/2013 tarihli birleştirme kararından haberdar edilmemesi karşısında, suçtan zarar gören Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına hazine vekilinin temyiz istemi, birleşen dosya yönünden davaya katılma talebi olarak değerlendirilmiş olup, şikayetçi kurumun 5271 sayılı CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca birleşen dosyadaki davaya katılan olarak kabulüne karar verilmek ve; Katılan vekilince ibraz olunan temyiz dilekçesi içeriğine göre, 03/12/2013 tarihli iddianame ile açılıp birleşen 2013/238 Esas, 2013/159 Karar sayılı dosya kapsamında, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan verilen beraat hükmünün temyiz istemine konu edildiği değerlendirilmek suretiyle yapılan incelemede; 1- 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete'de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği; Diğer yandan, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde öngörülen “maliklere tebliğ” usulünün, bölge bazındaki tescil işlemlerinde değil, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının tescili söz konusu olduğunda uygulanacağı, başka bir deyişle, bir bölgenin sit alanı olarak belirlenip tescil edilmesi halinde, o bölgede yaşayan tüm vatandaşlara tebligat yapılmak suretiyle tescil kararının duyurulması şeklinde bir yöntem izlenmeyeceği, karar Resmi Gazete'de yayımlanıp Bakanlığın internet sayfasında bir ay süre ile duyurularak, bölge halkının sit tescilinden haberdar olmasının sağlanacağı; Sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği; Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 04/12/1998 tarih ve 3332 sayılı kararı ile tescilli 3. derece doğal sit alanı içerisinde yer alan kendisine ait tek katlı binaya, izin almaksızın ikinci kat ilavesi yaptığı ... Belediye Başkanlığı görevlilerince tespit edilerek, 26/04/2013 tarihli yapı tatil zaptının düzenlendiği, izinsiz kat imalatının, kolluk kuvvetlerince tanzim edilen 22/05/2013 tarihli görgü ve tespit tutanağında da açıklandığı, anılan zabıt ve tutanağa dayanılarak sanık hakkında 29/05/2013 tarihli iddianame ile dava açıldığı, 24/10/2013 tarihli olay yeri keşfinden sonra inşaat ve ziraat mühendisi bilirkişilerce ortak düzenlenen raporda, 22/05/2013 tarihli görgü ve tespit tutanağı ile karşılaştırıldığında, yapıdaki inşai faaliyete devam edilmiş olduğunun belirtildiği, sözü edilen saptamaya istinaden Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulması üzerine, sanık hakkında 03/12/2013 tarihli iddianame ile mühür bozma ve 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından dava açıldığı, 06/12/2013 tarihinde tensiben verilen birleştirme kararı ile her iki dosyanın birleştirildiği, sanığın birleşen dosya yönünden yaptığı savunmada, mührü bozduğunun doğru olduğunu beyan ettiği, ... Belediye Başkanlığınca düzenlenen 01/03/1999 tarihli hoparlör ilan tutanağına göre, 04/12/1998 tarih ve 3332 sayılı kurul kararı mahallinde halka duyurulduğu gibi, sanığın da 26/04/2013 tarihli yapı tatil zaptı ile uygulanan mühürleme işlemine rağmen inşai faaliyetini sürdürerek, izinsiz kat imalatını keşifte gözlemlenen hale getirdiği, böylece, 29/05/2013 tarihli iddianame ile hakkında dava açılıp hukuki kesinti gerçekleştikten sonra da sanık tarafından inşaat çalışmasına devam edildiği anlaşılmakla; 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-2. cümlesi uyarınca sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, anılan Kanun değişikliğine yönelik hatalı değerlendirme ile beraate dair hüküm tesisi kanuna aykırı, 2- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “14/11/2013, 21/11/2013” şeklinde gösterilmesi, İsabetsiz olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.