Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12604 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14398 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : Taksirle ÖldürmeHüküm : CMK'nın 223/2-c maddesi gereğince beraatTaksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak; Olay gecesi ölenin saat 02.00-02.30 sıralarında uykusundan uyanarak kardeşi tarafından, kollarının ve göğsünün ağrıması şikayeti ile saat 02.35’de ...Devlet Hastanesi Acil Servisine araç ile getirildiği, acil polikliniğinde hekim olan sanık Dr. ... tarafından muayene edilerek panik atak, göğüs ağrısı, bronşit + myalji teşhisi ile, TA:110/80 mmHg ölçüldüğü, Dekort ve Novalgin ampul tedavisi uygulanan reçete yazılarak evine gönderildiği, ölenin acilden yürüyerek çıkıp kardeşi ile birlikte hastanenin karşısındaki eczaneye araç ile gittiği, ilaçları alındıktan sonra kardeşi tarafından aracın içinde baygın vaziyette görülüp hemen hastaneye geri götürüldüğü, hastanın ilk muayeneden yaklaşık yarım saat-kırk beş dakika sonra saat 03.10'da tekrar ex duhul olarak hastaneye geldiği, CRP uygulandığı, kardiyoloji uzmanının arandığı, nöbetçi uzman doktorun çağrıldığı, müdahalelere rağmen döndürülemediği ve ölümün kalp damar hastalığı sonucu meydana gelmiş olduğu;Dosyada mevcut Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu'nun 26.10.2011 tarihli raporunda; saat 02.30 sıralarında göğüs ve kol ağrıları ile uykusundan uyanarak hastanenin acil servisine gelen ve sanık tarafından muayene edilen kişiye şikayetleri ile uyumlu tetkiklerin yapılmaması (EKG, PA akciğer grafisi, kan biyokimyası, kardiak emzimler vs), müşahadeye alınıp takip edilmemesi, dahiliye veya kardiyoloji konsültasyonlarının istenmemesinin eksiklik olduğu, bunun yanında gerekli tetkiklerin ve tedavisinin zamanında yapılması halinde de kurtulmasının kesin olmadığı yönünde görüş bildirildiği; Yüksek Sağlık Şurası raporunda ise; hastanın ilk müracaat ve muayenesinde gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmadığı, ancak gerekli tetkikler yapılsa dahi hastada mevcut olan kardiyomiyopatinin temel tetkiklerle tespitinin zor olduğu, kalp damarlarındaki %50 darlığın tek başına ölümü tevlid etmeyeceği ve hastada mevcut olan kardiyomiyopati'nin de ölümde payı olduğu, sanığın eylemlerinde eksiklik ve kusur bulunduğu, ancak bu kusur ile ölüm arasında illiyet bağının olmadığı görüşüne yer verildiği;Tüm bu belirlemeler karşısında; sanık hakkında taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sırasında, her ne kadar dosyada içeriğine göre sanığın kusurlu eylemi ile ölüm nedeni arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı net olarak tespit edilememiş ise de, sanığın, ölenin olay gecesi saat 02.35 te hastaneye ilk müracaat ettiğinde şikayetlerini ayrıntılı dinleyip, kol ve göğüs ağrısı şikayeti bulunduğunu da göz önüne alarak, Adli Tıp raporunda da belirtildiği üzere şikayetleri ile uyumlu tetkiklerini yaptırması, müşahadeye alıp takip etmesi, dahiliye veya kardiyoloji konsültasyonlarını istemesi gerekirken, bunları yapmamak şeklindeki eksik ve kusurlu eyleminin TCK'nın 257/2. maddesindeki ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilerek, sanığın atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu sanığın kusuru bulunmadığından ve taksirle öldürme suçunun görevi kötüye kullanma suçuna dönüşemeyeceğinden bahisle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi;Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA; 10.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.