Mahkemesi : Ağır Ceza MahkemesiDavacıların tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;Manevi tazminat davaları kişilik hakkını koruyan, haksız tecavüzün doğurmuş olduğu olumsuz sonuçların telafi edilmesini yani zararın giderilmesini amaçlar, manevi tazminat davası için, kişilik haklarının ihlal edilmesi özellikle sosyal ve duygusal kişilik değerlerinin ihlali ve hukuka aykırı bir fiilin bulunması gerekir. Yakalanan veya tutuklanan kimsenin gerek aile gerek iş çevresinde itibarının sarsılması, aile, çocuk ve yakınları için tutukevinde hasret çekilmesi, kişinin tutuklanması nedeniyle ruhi sıkıntılar çekmesi, cezaevi şartları, buralarda duyduğu acı ve ızdıraplar kişinin manevi zararının giderilmesini gerekli kılar, manevi tazminat miktarının tespitinde ise tutukluluk süresi, kişinin sosyal ve ekonomik yeri, üzerine yüklenen ve ceza kovuşturmasına konu olan suçun nitelik ve kapsamı göz önünde bulundurulmalıdır. Haksız yere yakalanan ya da tutuklanan kişinin çektiği acının karşılığı olarak manevi zarar ödenmesi gerektiği yönünde hiç bir kuşku bulunmamakta ise de haksız el koyma nedeniyle manevi tazminat şartlarının oluşması için çok daha özel koşulların oluşması ve bunun ispatlanması gerekmekle davacılar lehine el koyma nedeniyle manevi tazminata h??kmedilmemesinde isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davalı vekili ve davacılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1- Dosya içeriğinden el konulan motorinin davacı ...'e, el konulan tankerin ise davacı şirkete ait olduğunun anlaşılması karşısında, davacıların maddi zararlarının ayrı ayrı tazminine karar verilmesi gerekirken, kabul edilen maddi tazminat miktarlarının ayrım yapılmaksızın infazda tereddüt oluşturacak şekilde ''davacılara'' ödenmesine şeklinde karar verilmesi,2- Her bir davacı için kabul edilecek toplam tazminat miktarına göre karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu veya nispi vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiği gözetilmeksizin davacılar lehine bir kez 3.000 TL maktu vekalet ücretine hükmolunması, 3-Davacı ... Ticaret Ltd. Şti'nin el koyma yılı olan 2005 yılı ile bu tarihten 5 yıl geriye dönük olarak tüm vergi beyannamelerinin ilgili vergi dairesinden istenilip şirketin yıllık ortalama gelirinin tespit edilerek, tanker sayısı ve ilgili şirketin faaliyet alanı da gözetilerek tankere 122 gün el konulması nedeniyle bu tankerden dolayı meydana gelen kazanç kaybının şirketin ortalama gelir miktarı baz alınarak hesaplanması ve tayin olunan bu miktarın da tankerin iade edildiği 05.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı maliye hazinesinden tahsiline karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, 4- Davacıların el konulan tanker ve motorini iade alabilmek amacıyla nakdi teminat mı yatırdıkları yoksa teminat mektubu mu sunduklarının araştırılması ile el konulan tanker ve motorin için ayrı ayrı olarak hangi tarih ya da tarihlerde ne kadar teminat yatırıldığının ve bu yatırılan teminatların hangi tarih ya da tarihlerde iade edildiğinin şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 5- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı olup, davalı vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 03.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.