Mahkemesi :Asliye Ceza MahkemesiSuç : 2863 sayılı Kanuna aykırılıkHüküm : 2863 sayılı kanunun 65/b, TCK'nın 62, 50/1-a, 52/2, (52/4) maddeleri gereğince mahkumiyet 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:19/08/2005 olan suç tarihinin, gerekçeli karar başlığında 20/10/2005 olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiş, sanığa atılı eylemin gerek 2863 sayılı yasanın 5728 sayılı Kanunun 408. maddesi ile değişik 65/b maddesinde, gerekse değişiklikten sonra 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasını gerektirmesine karşın, sanık hakkında ceza belirlenirken temel hapis cezasının 1 yıldan başlatılması, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. 2863 sayılı Kanunun, 11/11/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, suç tarihinde, sanığın inşaat yaptığı alanın, usulüne uygun olarak 27/12/1994 ve 27/01/1995 tarihleri arasında ilan edilen, Adana Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 14/10/1993 tarih 1550 sayılı kararıyla birinci derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilen alan içerisinde kaldığının tespit edilmesi üzerine, sanık hakkında açılan kamu dava ile ilgili olarak yapılan yargılama sırasından aldırılan dosya kapsamında mevcut 16/06/2007 tarihli inşaat bilirkişisi raporunda, toplam kullanım alanı 169.75 m2 olan yapının duvarlarının biriketten örüldüğü, sıvasız ve boyasız olduğu, pencerelerinin ahşap olduğu, konut olarak kullanılan bölümlerin, banyo, tuvalet, mutfak, büyük bir antre ve iki büyük oda şeklinde olduğu, temelli bir yapı olup, su basman yüksekliğinin bir metre olduğu, binanın ve ahırın bulunduğu yerin, tapu ve yapı ruhsatının bulunmadığı, yapının birinci derece arkeolojik sit alanı sınırları içerisinde kaldığının belirtildiği, sanığın savunmalarında, suç tarihinden yaklaşık 8-9 ay önce Suruç ilçesinden eşi ve 9 çocuğu ile birlikte geldiğini, ilk önce bir süre çadırda kaldığını, daha sonra, önceki bir tarihte yapılmış olan yapının üzerine biriketten bir ev inşaa ettiğini, buranın sit alanı olduğunu bilmediğini beyan ettiği, suça konu yapının kolluk görevlileri tarafından tespit edildiği 19/08/2005 tarihinden sonra, mahkeme tarafında 13/04/2007 tarihinde mahallinde yapılan keşif sırasında çekilip, dosyaya sunulan fotoğraflardan, inşaat halinde bulunan yapının çatı ve pencerelerinin sanık tarafından tamamlanıp, keşif tarihi itibariyle içerisinde oturulabilir bir hale getirilmiş olması ve ayrıca sanığın, suça konu olan taşınmazı kullanımının, hukuka uygun bir zeminde gerçekleşmemesi karşısında, bölgenin niteliğini bilmediğine dair savunmasına itibar edilmeyeceği, bu kapsamda atılı suçun sübuta erdiği, 6498 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 maddesinde öngörülen yaptırım miktarında sanık lehine herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşılmakla;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın, suça konu olan yerin sit alanı sınırları dahilinde kaldığını bilmediğine ve tayin edilen cezanın fazla olduğuna ilişkin, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Tayin edilen adli para cezası üzerinden taksit yapılırken, uygulanan kanun maddesi gösterilmeyerek CMK'nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hükmün beşinci paragrafına “TCK'nın 52/4 maddesi gereğince” ibaresinin eklenmesi, hükümdeki usul ve kanuna uygun bulunan sair hususların aynen bırakılmasına karar verilmek suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.