Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12494 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15333 - Esas Yıl 2015
Mahkemesi :Sulh Ceza MahkemesiSuç : Taksirle Yaralama Hüküm : Beraat Taksirle yaralama suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili, o yer Cumhuriyet Savcısı ve üst yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:Müştekinin 09/07/2013 tarihli duruşmada, davaya katılma talebinde bulunmasına rağmen, Mahkemece usulüne uygun şekilde bir karar verilmemiş ise de, CMK'nın 260/1. maddesi uyarınca müştekinin hükmü temyize hak ve yetkisi olduğu, suçtan doğrudan zarar gördüğü anlaşılan ve hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan müştekinin CMK'nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili, o yer Cumhuriyet Savcısı ve üst yer Cumhuriyet Savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;Katılanın sevk ve idaresindeki motosikleti ile seyrettiği esnada, sanığın da aynı cadde üzerinde sevk ve idaresindeki otomobili ile karşı istikametten geldiği, her iki aracın da sollama amacıyla hareket ettiği, katılanın önünde seyreden tırın görüş alanını kapattığı buna rağmen görmediği yolda sollama yapmaya çalıştığı esnada meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı kaza sebebiyle katılanın basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmayan şekilde yaralandığı ve hayati fonksiyonlarını 5. derece etkileyecek nitelikte vücudunda kemik kırığının oluştuğu olayda; 1) Trafik kazası tespit tutanağında ve katılan ile sanığın huzurunda yapılan keşfe dayalı olarak hazırlanan 30/07/2013 tarihli bilirkişi raporunda, sanığın hız sınırına riayet etmediğinden tali kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği halde, “katılanın asli kusurlu” olduğundan bahisle, yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle beraat kararı verilmesi, 2) Kararın delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında, “adli tıp raporundan anlaşılacağı üzere, kazanın oluşumunda müştekinin asli kusurlu olduğu, sanığın süratini ayarlamaması nedeniyle tali kusurlu olduğu anlaşılmış olup” açıklamalarına yer verildikten sonra “sanık her ne kadar tali kusurlu olsa da, bundan sorumlu tutulamayacağı, aksi durumun hakkaniyete aykırı olacağı” ifadeleri ile gerekçe kısmında çelişki oluşturulması, hüküm kısmında da “sanığın meydana gelen olayda taksirinin bulunmadığı anlaşılmakla” denilerek hüküm ile gerekçenin karıştırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi,Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin, o yer Cumhuriyet savcısı ve üst yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 09.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.