Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10023 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20935 - Esas Yıl 2014





Mahkemesi : Sulh Ceza MahkemesiSuç : Taksirle yaralama Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan veren ve bu yönüyle sanık lehine olduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanabilmesi için, diğer koşulların varlığının yanında, “Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” gerektiği, incelenen dosyada; 10.07.2012 tarihinde meydana gelen ve katılan mağdurun yaşamını tehlikeye sokacak, hayat fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasında, tali kusurlu olduğu kabul edilen, kayden sabıkasız sanık ile katılan arasında soruşturma evresinde uzlaşma sağlanamamasından dolayı sanık hakkında taksirle yaralama suçundan dava açıldığı, 11.04.2013 tarihli duruşmada, “Maddi zarar varsa karşılamak isterim; ancak, çok maddi gücüm yoktur.” şeklinde beyanda bulunan ve soruşturma evresinde de uzlaşmak istediğini ifade eden sanığın, zarar gideriminde bulunduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunmadığı gibi, katılanın kovuşturma evresinde alınan, “Tedavi masraflarım sigorta tarafından karşılandı, zararım vardır.” şeklindeki beyanının, katılanın zararlarının sanık tarafından giderildiği anlamına da gelmediği nazara alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından birisi olan mağdurun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi koşulunun yerine getirilmediği anlaşıldığından; ayrıca, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verilirken gösterilen diğer gerekçelerde, dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki, “Taksirli yaralama suçunun vücut dokunulmazlığına karşı suçlar kısmında düzenlenmiş olduğu cihetle katılanın aracındaki zararın atılı suçla ilişkilendirilemeyeceği, esasen ve bunun da ötesinde katılanın zararının sigorta tarafından karşılanmış olması ve sanığın zararı karşılayacağına yönelik beyanı gözetilmeden, katılanın zararının giderilmemiş olduğu şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması” nedeniyle hükmün bozulmasını öneren görüşe iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, kusur durumuna, bilinçli taksir hükmünün uygulanmamasına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Mağdurun vücudunda kemik kırığı oluşacak ve yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, TCK'nın 89/1. maddesi uyarınca belirlenen temel cezanın, aynı Kanun'un 89/2-(b) ve (e) maddesi gereğince yarı oranında artırılması gerekirken, TCK'nın 89/2-(b) maddesi ile artırım yapılmasıyla yetinilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun'un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün 2 numaralı paragrafının, “2- Mağdurun vücudunda kemik kırığı oluşacak ve yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralandığı anlaşılmakla, sanığa hükmedilen cezada 5237 sayılı TCK’nın 89/2- (b) ve (e) maddesi uyarınca yarı oranında artırım yapılarak sanığın 180 GÜN KARŞILIĞI ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.