MAHKEMESİ : İstanbul 5. İcra MahkemesiTARİHİ : 23/02/2006NUMARASI : 2005/593-227Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacağın temliki Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder; bunun üzerinde “tasarruf etme” yetkisini kazanır. Temlik eden alacaklının da bu aşamadan sonra artık tasarruf hak ve yetkisi bulunmadığından (kalmadığından) bu alacağa dayalı olarak herhangi bir hukuki işlem yapması mümkün değildir. Bu durumda temlik işlemi ile temlik eden, borç ilişkisinden çıkar ve onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan 3. kişi geçer. Alacakla ilgili her türlü (dava açma, takip yapma, temlik etme... gibi) hukuki işlemler bu 3. kişi tarafından yapılır.BK.nun 163.maddesi uyarınca temlik yazılı şekilde yapılmalıdır.Bir dava açıldıktan sonra (dava devam ederken), dava konusu olan mal ve hakkın (müddeabihin) bir başkasına (üçüncü) kişiye devredilmesi (temlik edilmesi) mümkündür. Bu husus HUMK.nun 186. maddesinde düzenlenmiştir.Somut olayda, alacaklı ...............AŞ. tarafından 19.11.2001 tarihinde borçlu hakkında genel haciz yolu ile takibe başlandıktan sonra , alacaklının 28.12.2001 tarihli temlik sözleşmesi ile dosya alacağını Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna temlik ettiği anlaşılmaktadır.Anılan temlik sözleşmesi Borçlar Kanununun 162.maddesi kapsamında yapılmış bir sözleşme olup genel mahkemede açılacak bir dava ile iptal edilmediği sürece geçerliliğini korur.Her ne kadar temlik eden alacaklı bankanın yönetim ve denetimi idari bir kararla , alacağı temlik alan TMSF’ ye devredilmiş ise de , TMSF’ nin takipte alacaklı sıfatı anılan devir işleminden değil, Borçlar Kanununun 162.maddesi gereğince yapılan 28.12.2001 tarihli temlik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Zira idari karar ile yapılan devir işlemi ile bankanın tüzel kişiliği sona ermemekte,yalnızca yönetim ve denetimi TMSF’ye geçmekte olup külli halefiyet durumu da söz konusu değildir.Bu nedenle yukarıda bahsedilen idari nitelikteki kararın daha sonra idari yargıca iptal edilmiş olması alacağın temliki işleminin geçerliliğini etkilemez.Borçlu vekilince temlik sözleşmesinin iptaline ilişkin genel mahkemece verilmiş herhangi karar ibraz edilmediği gibi bu yönde bir iddia da bulunmadığına göre Mahkemece şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 2.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.