Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9630 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 25186 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: Gediz İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 11/05/2011NUMARASI: 2011/40-2011/81Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :İcra kefili olan şikayetçi K.A. vekili, 06.04.2011 tarihli dilekçesinde; nafaka alacağına ilişkin yapılan ilamsız takipte, ödeme emrinin asıl borçlu S. A.’ın vekili varken asile tebliğ edilmesinin usulsüz olduğunu, bu nedenle takibin kesinleşmediğinden, haciz yapılamıyacağını ve şikayetçinin de kefil yapılmasının geçersiz olduğunu ileri sürerek icra kefalet işleminin iptalini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, borçlu asile yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğundan takibin kesinleşmediğini, alacaklının takip kesinleşmeden haciz işlemi yaparak şikayetçinin icra kefili yapılmasının usulsüz olduğundan bahisle istemin kabulüne karar vermiştir. İİK’nun 38.maddesi gereğince icra dairesindeki, kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Üçüncü kişilerin icra dairesi önünde takip borçlusunun borcuna kısmen veya tamamen kefil olması, diğer bir ifade ile borçlunun borcunun ödenmesini kısmen veya tamamen üstlenmesi halinde icra kefaleti doğar. Kefaletin geçerli olabilmesi için, kefilin beyanının icra tutanağına geçirilmesi ve tutanağın altının imzalanması gerekir (İİK.m.8). Ayrıca, kefilin kefil olduğu miktarın belirli olması (borcun tamamı veya kefalet kısmi ise kısmen kefil olunan miktar) ve kefaletin herhangi bir koşula bağlı olmaması gerekir. Maddede de açıkça belirtildiği gibi buradaki kefalet müteselsil kefalettir. Asıl borçlu hakkındaki takip kesinleşmeden alınan icra kefaleti de geçerli olup, asıl borçlu hakkında takip iptal edilmediği sürece kefaletin geçerliliği devam eder. Somut olayda, asıl borçlu S.A. hakkında yapılan takipte, ödeme emrinin 10.02.2010 tarihinde borçlu S.a bizzat tebliğ edildiği, takibin kesinleşmesi üzerine 13.02.2011 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında, şikayetçinin icra kefili olduğu anlaşılmaktadır. Şikayetçi sadece kendisine karşı yapılan tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürebilir, kendisi dışındaki diğer kişilere karşı yapılan tebligatlarla ilgili şikayet hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenlerle mahkemece istemin reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 27.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.