Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9173 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 2351 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: Ankara 10. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 16/12/2010NUMARASI: 2010/569-2010/1351Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 28.11.2011 tarih, 2011/7577-24846 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :1-Ankara 10. İcra Mahkemesi'nin 16/12/2010 tarih 2010/569 E.-2010/1351 K sayılı kararının alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesinden sonra şikayetçi borçlu belediye vekili tarafından verilen 14/01/20 11 havale tarihli ve kimlik tespiti içerir dilekçe ile davadan feragat edildiği, daha sonra 26/01/2011 havale tarihli dilekçede ise, 2010/569 E. ile birleşen dosyalardan yetkisiz olarak sehven feragat edildiği, başkanlık oluruna istinaden sadece 2010/569 sayılı dosyadan feragat ettiklerinin açıklandığı görülmektedir. Borçlu belediye başkanlığının 22/12/2010 tarih 725 sayılı olurunda, Ankara 14.İcra Müdürlüğünün 2009/7272 E. ve 2009/17102 E. sayılı dosyalar yönünden feragat yetkisi verildiğine ve 14/01/2011 tarihli dilekçe ile bu başkanlık oluruna dayanarak feragat edildiğine göre, sonradan feragattan dönülemeyeceğinden, söz konusu icra dosyaları hakkındaki şikayetten feragat edildi??inin kabulü ile icra mahkemesinin 2010/569 ve birleşen 2010/576 E.sayılı dosyalar yönünden davadan feragat hakkında bir karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulması gerekir. (HGK 20/09/1995 tarih 1995/12-661 E - 1995/763 K.). 2- 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunludur. Ayrıca, 5779 Sayılı İl Özel İdarelerine Ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesinde; bu Kanunda, belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda verilmesi öngörülen payların vergi hükmünde olduğu düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Nolu Protokol'ün 1. maddesinde; " ... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun b??rakılamaz ... " hükmü yer almaktadır. Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmış ve onaylayan yasada; "...Her hakiki veya hükmü şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ..." ilkelerine yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı, Kuzu-Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece ödenmemesi nedeniyle, AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vararak tazminata hükmetmiş, yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı, Kranta - Türkiye davası ve 18 EKİM 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü Ve Diğerleri - Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır. Bütün bu açıklamalar ışığında, 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinin dar yorumlanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Maddede açıkça haczedilmezlik için vergi, resim, harç geliri olma ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşullarının kabul edilmesi karşısında, belediyeye ait bir paranın haczedilmezliği ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmelidir. Bu konuda ispat yükü ise borçluya düşmektedir. Bir diğer anlatımla, haczedilen paraların vergi, resim, harç geliri olduğunu ya da fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını borçlu belediye ispatlamalıdır. Aksi halde şikayetin reddi gerekecektir. Haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları karıştırmak suretiyle havuz hesabı oluşturan borçlu belediyenin, iddiasını ispat imkanını kendisinin kaldırdığının kabulü zorunludur. Borçlu belediyenin haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paralarını ayrı hesaplarda tutması yerine havuz hesabı oluşturmasının da iyi niyetle bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Böyle bir davranış AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlali sonucunu doğuracağı gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde de bulunmakla, hukukça korunamayacağı muhakkaktır. Buna göre borçlu belediyenin, hesaplardaki paraların haczedilmezliğini ispatlayamadığının kabulü gerekir. Öte yandan borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılması, haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabul edilmelidir. Somut olayda, mahkemece, alınan bilirkişi raporunda, şikayete konu posta çeki hesaplarında emlak vergisi ile çevre temizlik vergisi gelirlerinin bulunduğu açıklanmış ise de, borçlu vekilince sunulan posta işletme dairesi başkanlığının 03/11/2010 tarihli yazısında, borçlu belediye başkanlığına ait 899550 ve 899760 nolu posta çeki hesaplarına, emlak ve çevre temizlik vergisi, arsa vergisi, asfalt katılım payı ve mahiyeti belli olmayan tahsilatların yatırıldığının tespit edildiği, bu iki ana hesabın yanında anılan hesaplara yatan kamuya tahsisli alacaklar dışındaki miktarların haczi istenildiğinden, bunun için manuel ayrıştırma işlemi sonucunda emlak ve çevre temizlik vergisi adı altında tespit edilen miktarların toplamının ana hesaplardan 891020 nolu posta çeki hesabına aktarıldığı, bu sebeple 891020 nolu posta çeki hesabına sadece emlak ve çevre temizlik vergisi tutarlarının yatırıldığının belirtildiği görülmektedir. Bu durumda, mahkemece, posta işletme dairesi başkanlığının yazısı da dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak haciz konulan 899550, 899760 ve 891020 nolu posta çeki hesaplarının havuz hesabı niteliğinde olup olmadığının belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme inceleme ile yukarıda açıklanan çelişki giderilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.3- HMK.nun 297/1-b.maddesi hükmüne göre, hükümde, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile T.C.kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise, hükmün sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık,şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.Somut olayda, borçlu belediye başkanlığının şikayet dilekçesinde 3 K İnş.Turz.San.ve Tic.Ltd.Şti.'ye de husumet yöneltildiği halde bu şirketin karar başlığında gösterilmediği ve anılan şirket yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmadığı görülmektedir. O halde, mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup, kararın anılan nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştir.SONUÇ: Alacaklının karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 28/11/2011 tarih ve 2011/7577 E.-24846 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 22.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.