Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9172 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 2352 - Esas Yıl 2012





ESAS NO: KARAR NO: MAHKEMESİ: Ankara 10. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 29/12/2010NUMARASI: 2010/537-2010/1442Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 28.11.2011 tarih, 7576/24847 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Sair karar düzeltme itirazları yerinde değil ise de;1-5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile, belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunludur. Ayrıca, 5779 Sayılı İl Özel İdarelerine Ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun'un 7. maddesinde; bu Kanunda, belediyelere, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarda verilmesi öngörülen payların vergi hükmünde olduğu düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Nolu Protokol'ün 1. maddesinde; " ... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz ... " hükmü yer almaktadır. Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmış ve onaylayan yasada; "...Her hakiki veya hükmü şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ..." ilkelerine yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı, Kuzu-Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece ödenmemesi nedeniyle, AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vararak tazminata hükmetmiş, yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı, Kranta - Türkiye davası ve 18 EKİM 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü Ve Diğerleri - Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır. Bütün bu açıklamalar ışığında, 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinin dar yorumlanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Maddede açıkça haczedilmezlik için vergi, resim, harç geliri olma ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşullarının kabul edilmesi karşısında, belediyeye ait bir paranın haczedilmezliği ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmelidir. Bu konuda ispat yükü ise borçluya düşmektedir. Bir diğer anlatımla, haczedilen paraların vergi, resim, harç geliri olduğunu ya da fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını borçlu belediye ispatlamalıdır. Aksi halde şikayetin reddi gerekecektir. Haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları karıştırmak suretiyle havuz hesabı oluşturan borçlu belediyenin, iddiasını ispat imkanını kendisinin kaldırdığının kabulü zorunludur. Borçlu belediyenin haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paralarını ayrı hesaplarda tutması yerine havuz hesabı oluşturmasının da iyi niyetle bağdaşmayacağı tartışmasızdır. Böyle bir davranış AİHM'nin AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlali sonucunu doğuracağı gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde de bulunmakla, hukukça korunamayacağı muhakkaktır. Buna göre borçlu belediyenin, hesaplardaki paraların haczedilmezliğini ispatlayamadığının kabulü gerekir. Öte yandan borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanması ve birbirine karıştırılması, haczedilmezlik hakkından feragat olarak kabul edilmelidir. a-Somut olayda, mahkemece, alınan bilirkişi raporunda, incelenen hesap ekstrelerinin ayrıntılı dökümü yapılmaksızın hesapların amacına uygun açılıp kullanıldığı, başka amaçla kullanılmadığı belirtilmiştir. Buna karşılık, aynı hesaplara ilişkin haczedilmezlik şikayeti nedeniyle Ankara 16.İcra Mahkemesinin 2010/474 E.-1237 K.sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda ise, TR70 0001 5001 5800 7295 2747 86 nolu vergi resim ve harç gelirlerinin de yatırıldığı hesapta repo faiz gelirinin de bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durumda, aynı hesaba ilişkin çelişkili iki rapor bulunduğuna göre, mahkemece, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak denetime elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle çelişkinin giderilmesi ve yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetersiz ve çelişkili rapora göre hüküm kurulması isabetsizdir.b-Şikayete konu, TR57 001 5001 5800 7295 2747 29 nolu personel hak ve alacaklarına ilişkin hesabın da tümünün haczedilebilir nitelikte olduğu gözardı edilerek bu hesaba yönelik şikayetin kabulü ile haczin kaldırılması doğru değildir.2-HMK.nun 297/1-b.maddesi hükmüne göre, hükümde, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile T.C.kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise, hükmün sonuç kısmında, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.Somut olayda, borçlu belediye başkanlığının şikayet dilekçesinde 3 K İnş.Turz.San.ve Tic.Ltd.Şti.'ye de husumet yöneltildiği halde bu şirketin karar başlığında gösterilmediği ve anılan şirket yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmadığı görülmektedir. O halde, mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup, kararın anılan nedenlerle bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştir.SONUÇ: Alacaklının karar düzeltme itirazlarının kısmen kabulü ile Dairemizin 28/11/2011 tarih ve 2011/7576 E.-24847 K. sayılı onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 22/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.