Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9025 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 28352 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ: Şanlıurfa 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 16/09/2010NUMARASI: 2009/339-2010/365Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı .... İnş.Müh.Mad.San.Tic.A.Ş. tarafından borçlu A... Ö...hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine geçilmiş, borçlu tarafından, takip dayanağı bonoda yer alan keşideci imzasına itiraz edilmiştir. Alacaklı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde, davanın reddi talebi yanında, takibe konu senedin borçlunun şirket müdürü M......Ş....A.... tarafından getirildiği, bu kişinin de imzalamış olabileceği belirtilmiştir. 01.04.2010 tarihli oturumda borçlu asil hazır bulunmuş, senet kendisine gönderildiğinde; imzanın kendisine ait olmadığı gibi, kime ait olduğunu da bilmediğini, imzanın üçüncü kişi R... A...'a da ait olmadığını belirtmiş, imzanın borçluya ait olmaması halinde M.... Ş... A....'a ait olduğunu açıklayarak adı geçenin senet düzenleme yetkisini içeren vekaletnamesi olduğunu beyan etmiş ve dosyaya Urfa 2. Noterliği'nin 27.10.2008 tarih ve 24075 yevmiye numaralı vekaletnamesini sunmuştur. Anılan vekaletnamenin incelenmesinde; muteriz borçlu tarafından üçüncü kişi M.... Ş... A...'a ".... ahzu kabz, gerekli evrak, fiş, makbuz, çek ve belgeleri imzalama....." konularında yetkiler verildiği görülmüştür. Borçlu vekili tarafından Kayseri 2. Noterliğine ait 13.10.2008 tarih ve 1348 yevmiye nolu azilname sunulmuş, ayrıca adı geçen üçüncü kişi tarafından verilen hazırlık ifadesinde imzanın kendisine ait olduğunun kabul edildiğini ileri sürmüş, senet tanzim tarihinde adı geçenin imza yetkisinin olmadığı, imzanın kendilerine ait olmadığının bilirkişi marifetiyle tespiti istenilmiştir.Bu arada Şanlıurfa 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 19.10.2009 tarih ve 2009/955 Esas sayılı dosyasında (alacaklı şirket yetkilisi) İsmail Bağıban'ın şikayeti üzerine, sanıklar borçlu ve üçüncü kişi M... Ş... A.... hakkında özel belgede sahtecilik suçundan dolayı kamu davası açıldığı, hazırlık aşamasında üçüncü kişinin imzanın kendisine ait olduğunu beyan ettiği ve dosyanın Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2010/159 Esasına kaydedildiği anlaşılmıştır. 01.04.2010 tarihli ara kararında mahkemece ilgili vekaletnameleri sunmak, imzanın üçüncü kişilere ait olup olmadığının tespiti bakımından il sınırlarında ise, adı geçenleri hazır etmek, değillerse talimat yazılmak üzere adres bildirerek, masraf yatırmak için borçlu tarafa kesin mehil verilmiş, borçlu tarafından adresler bildirilmiş ve talimat yazısı, adreslerinde bulunmadığından bahisle yerine getirilememiştir. .Mahkemece, 01.07.2010 tarihli celsede "üçüncü kişiler M.Ş....., R.... ve azilnamede ismi geçen vekil olarak atanan diğer kişilere ait vekaletnameler, vekaletnamelerin verildiği yer ve noterlik bilgileri ve bu kişilere yapılan özellikle yargılama konusu işe dair talimat ve vekalete ilişkin diğer bilgi ve belgeleri sunmak üzere gelecek celseye kadar (borçlu yana) kesin mehil verilmesine" şeklinde ara kararı oluşturulmuş ve kesin mehile uyulmadığından bahisle imza itirazı reddedilmiştir. HUMK'nun 163. ve 159. maddeleri mahkemeye ve taraflara belli işlemleri belli edilen sürelerde yapması için sınırlamalar getirmiştir. Bu sürelerin bir kısmı yasa metninde yer almış, bir kısmı ise hakimin taktirine bırakılmıştır. Süre tayini hakimin taktirine bırakılan hallerde yapılacak işlemin niteliğine göre makul bir süre belirlenmelidir. Hakimin verdiği ve kesin olduğunu belirttiği sürede, taraf, belirtilen işlemi mutlaka yapmalıdır. Sürenin bitiminden sonra belirtilen işlemin yapılması mümkün değildir. Şayet yapılmamış ise taraf bu konudaki hakkını kaybeder. Hakkın zayi olması gibi ağır bir müeyyideye bağlanan kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için yapılması gereken işlemler ve nekadarlık sürede yapılacağı açık ve tam olarak belirtilmesi gerektiği gibi bunların yapılmamasının doğuracağı sonuçların da açıklanması ve tarafların uyarılması gerekir. (HGK'nun 21.09.1983 tarih ve 14/3447-825 sayılı kararı.)Somut olayda gözlendiği gibi icra mahkemesinin 01.04.2010 ve 01.07.2010 tarihli celselerde verdiği kesin mehil yukarıda açıklanan temel unsurları taşımadığından kesin mehile riayet edilmediği nedeniyle istemin reddine karar verilmesi doğru değildir. İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca icra mahkemesi 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. Medeni Kanun'un 6. maddesine göre; taraflardan her biri iddiasını ispata mecburdur. İmzaya itirazda ispat külfeti alacaklıya aittir. (HGK'nun 20.04.2006 tarih ve 2006/12-223 E., 2006/235 K.) Diğer bir deyişle alacaklı, takip dayanağı bonoda keşideciye atfen atılı imzanın onun eli ürünü olduğunu itiraz halinde ispat etmek zorundadır. Alacaklı yerine borçlu tarafa verilen kesin mehil ile sonuca gidilemez. İspat yükü tersine çevrilemeyeceğinden mahkemece yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de; İİK'nun 68/a-4. maddesi anlamında bir imza incelemesi yapılmadığı için borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesi de isabetsiz olduğundan karar bozulmalıdır. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 10/05/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.