MAHKEMESİ: Ödemiş İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 29/06/2011NUMARASI: 2010/247-2011/204Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK. nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İmza incelemesinde, öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde ve mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celp edilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı). Somut olayda, hükme esas alınan 11.05.2011 tarihli jandarma kriminal uzmanlık raporunda, senet üzerindeki yazıların Mehmet Dülger isimli şahsın eli ürünü olduğu, ancak imzaların ....... eli ürünü olmasının kuvvetle muhtemel olduğu kanaati bildirilmiştir. Açıklanan bu şekli ile rapor kesin bir görüşü ifade etmediği için hüküm verilmesine yetecek açıklık ve nitelikte kabul edilemez. Bu durumda, imzanın borçluya aidiyetini kanıtlama külfeti alacaklıya ait olduğundan yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması, bu incelemede varsa alacaklının ibraz edeceği belge ve delillerin de değerlendirilmesi gerekir (HGK'nun 20.04.2006 tarih ve 2006/12-259 E.). Ayrıca söz konusu bilirkişi raporunda mukayeseye esas alınan belgelerin, sadece mahkeme huzurunda alınan örnek imzalar ile vekaletname fotokopisi ve ceza davası soruşturması kapsamında savcılığa ve ceza mahkemesine hitaben yazılan dilekçelerdekiimzalar olduğu görülmektedir. Oysa 09.03.2011 tarihlii celsede kamu kurum ve kuruluşlarından borçluya ait imza örneklerinin istenmesine karar verildiği, kurumlardan imza örneklerinin istenmesine rağmen imza örneğinin bulunmadığının bildirildiği, borçlunun beyan ettiği ...........Muhtarlığına yazılan yazıya ise cevap verilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece mukayeseye esas samimi imza örnekleri olup olmadığı araştırılmadan, yeterli imza örnekleri incelemesine dayanmayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 20.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.