Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 78 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 19788 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: İstanbul 6. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 21/05/2008NUMARASI: 2008/309-2008/704Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi, yetkili hamil tarafından keşideci muteriz borçlu ile lehtar aleyhine başlatılmıştır. Takibe konu bonoda hamilden önceki ciranta olan dava dışı borçlu D......Ltd.Şti'nin hamile (alacaklıya) yapmış olduğu ciroda tarih bulunmaması nedeniyle bu cironun vadeden önce yapılmış sayılacağının kabulü gerekir. Senedin gerek ön yüzünde ve gerekse arkasında cirodan önce bunun noter aracılığıyla protesto edildiğine ilişkin (bir işaret, numara vs.) bir emare bulunmamaktadır.Takip alacaklısının (hamilin) kötüniyetli olduğu, senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği) iddia ve takip hukuku açısından geçerli bir (yazılı) belge ile kanıtlanmadıkça, keşidecinin dava dışı (borçlu) lehtara ve diğer ilgililere karşı kişisel def'ileri vadeden önceki temlik cirosu ile senedi alan takip alacaklısına karşı ileri sürülemez (TTK.599). Bu durumda alacaklı hamilin bonoyu ciro yolu ile alırken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği de (kötüniyetli olduğu) borçlu tarafından ispatlanamadığından ve dava dışı senet lehtarına yapılan ödemeler takip alacaklısını bağlayan bir ödeme olarak nitelendirilemez.Kabule göre de, itiraza ekli ödeme belgelerinin ancak takip alacaklısına ait olması halinde İİK'nun 68/5 ve 68/a maddelerine göre meşruhatlı davetiye tebliği suretiyle bu senetle ilgili ödeme belgesindeki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulabilir. Somut olayda; borçlu tarafın dayandığı ödeme belgelerindeki imza takip alacaklısına ait olmadığı gibi, çıkarılan duruşma tebligatındaki meşruhat da yukarıda belirtilen ilgili maddelere uygun değildir. Mahkemece bu meşruhatlı davetiye esas alınarak sonuca gidilmesi de doğru görülmemiştir.O halde, mahkemece İİK'nun 169/a maddesi doğrultusunda borçlunun itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.