Mahalli mahkemesinden verilen mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: İİK'nun 114/2. maddesi gereğince ilanın şekli, arttırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra müdürlüğünce ilgililerin menfaatine en uygun olacak şekilde tayin ve takdir olunmalıdır, icra müdürü bu takdirini kullanırken taşınmazın tahmini değerini, niteliğini ve Türkiye gene-inde alıcı çıkacak özellikte olup olmadığını gözetmek zorundadır. Satışın gerçekleştirilmesinde hem alacaklının alacağını tahsil etmesi, hem de, borçlunun borcunu ödemesi ve bu suretle tarafların karşılıklı menfaatinin dikkate alınması esastır. Her olayda taşınmazın takdir olunan kıymeti, niteliği ve satış bedeli gözetilerek satış memurunun ilanla ilgili kararı, mahkemece denetlenecek ve sonucuna göre bir karar verilecektir. Somut olayda, 778.520.250.000 TL. tahmini bedelli fabrikanın 725.000.000.000 TL'ye satıldığı görülmektedir. Bu yer, Gaziantep Organize Sanayii Bölgesi'nde bulunan bir fabrikadır. Bu anlamda, taşınmazın satış ilanın köyde yapılması yukarıda açıklanan ilkelere uygun ve zorunlu bir koşul olarak kabul edilemez. Köy ilanı alıcısı köyden çıkabilecek tarla, bağ, bahçe, ev, .benzeri gibi yerler için düşünülmelidir. Belediye ve gazete ilanları yukarıdaki amacı gerçekleştirmeye yeterlidir. Bu nedenlerle anılan hususun fesih sebebi yapılması, satış bedeli de gözetilerek somut olay yönünden doğru bulunmamıştır. Kaldı ki, kararın verilmesinden sonraki tarihi taşıyan muhtarlık cevabında bu ilanın da yapıldığının belirlendiği görülmektedir. Mahkemece karardan önce muhtarlıktan bir araştırmanın yapılması halinde anılan hususun doğrulanması mümkündür. Ayrıca, belediye ilanının başlangıç tarihi ile satış tarihi arasında İİK'nu 126. maddesinde öngörülen sürenin dolduğu tespit edilmiş, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre (1) aylık sürenin İlk ilan tarihinden itibaren hesaplanırı; sı maddede öngörülen koşulun oluşması için yeterli bulunmuştur. O halde şikâyetin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İlK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 7.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.