Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6977 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 31611 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: Çorlu İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 12/09/2012NUMARASI: 2012/211-2012/406Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlu, alacaklı tarafından hakkında başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu, ödeme emri ile birlikte takip dayanağı senetlerin gönderilmediğini, ciro silsilesinde kopukluk olduğunu ileri sürmüş ve ayrıca zamanaşımı itirazı ile faize itirazlarını bildirmiş, mahkemece; "takip talebinin iptali yönündeki talebin reddi ile yanlış düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği" gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK.'nun 297/2. maddesinde ''Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir'' hükmüne yer verilmiştir.Somut olayda, borçlu dava dilekçesinde diğer taleplerinin yanısıra takibe konu çeklerden 27.06.2009 tarihli çekin ciro silsilesinin bozuk olduğunu, takibe konu edilen çeklerin zamanaşımına uğradığını da iddia ettiği halde, mahkemece, anılan konularda HMK.'nun 297/2.maddesi gereğince olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.Ayrıca, bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3 . maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.10.2006 arih ve 2006/1 1620 esas, 2006/659 karar sayılı kararı). Bu açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında: mahkemece verilen kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermemesi de doğru bulunmamıştır.Diğer taraftan, HMK.nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereğince hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da yerinde görülmemiştir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.