Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6888 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 26435 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Beykoz İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 19/07/2010NUMARASI: 2009/235-2009/551Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Şikayetçi vekili tarafından, 19/04/2010 tarihinde temyiz harcı yatırılmak suretiyle, süre tutum dilekçesi sunulduğu mahkemece daha sonra gerekçeli kararın şikayetçi vekiline tebliğe çıkarıldığı, tebliğ zarfı üzerinde, temyiz için gerekli posta masrafının, tebliğden itibaren yedi gün içinde yatırılması, aksi takdirde temyizden vazgeçilmiş sayılacağına ilişkin ihtar şerhinin yazıldığı süresinde gerekli giderler verilmediğinden bahisle 19.07.2010 tarihinde temyiz talebinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verildiği, HUMK.’un 434. maddesi gereğince verilen bu kararın, şikayetçi vekilince temyiz edildiği görülmüştür Konuya ilişkin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434.maddesinin 2.cümlesinde; “temyiz dilekçesi verilirken, temyiz harç ve giderlerinin eksik ödendiğinin sonradan anlaşılması halinde, kararı vermiş olan hâkim tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir.” hükmü yer almaktadır.Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere hakim tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu” nun bildirilmesi gerekmektedir. Şayet, bu süre, yasada belirtilen usule uyulmadan ve yazılıp altı hakimce imzalanmadan verilmiş; eş söyleyişle, hakim tarafından usulünce verilmemişse, bu durumda geçerli bir bildirimin yapıldığından söz edilemez. Mahkeme yazı işleri müdürünün veya kaleminin, temyiz harcı veya giderini tamamlaması için temyiz edene süre vermesi usule aykırı olup, mahkeme yazı işleri müdürünün veya kaleminin vermiş olduğu süre üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamaz. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 26/06/1968 gün ve 1968/9-483 esas 1968/476 karar sayılı kararında da bu husus açıkça ifade edilmiştir. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi çerçevesinde hakim kararı ile eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle, ayrıca bir muhtıra düzenlenmeli ve bu muhtırada, yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; buna yönelik olarak da ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma mercii ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/10/1969 gün ve 1969/2-417-719 sayılı kararında açıkça vurgulanmış; daha sonra verilen kararlarda da bu uygulama kararlılıkla sürdürülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 19/02/1997 gün ve 1996/2-897 E.-1997/86 K.; 13/04/2005 gün ve 2005/12-237 E.-248 K.; 30/11/2005 gün ve 2005/5-634 E. -2005/680 K.; 09/05/2007 gün ve 2007/12-178 E.-249 K. sayılı Kararları). Nitekim doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir(Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt 5, Sayfa 4587 vd.). Somut olayda; tebligat üzerine yazılan ve hâkimin sicil numarası, imzası ve mahkeme mührünü taşımayan açıklamalar, yasanın aradığı yönteme uygun kabul edilemeyeceği gibi, hâkim tarafından verildiğinin kabulüne de olanak yoktur. Bu bakımdan hukuki sonuç doğuracak nitelikte de değildir. Diğer taraftan ikmali gereken giderlerin niteliği ve miktarlarıda açıklanmamıştır. Mahkemenin, hâkim tarafından verilmiş; usulüne uygun bir kararı ve tebligatı bulunmadığından; eksik içerikli ve hakim imzasından yoksun bildirimin hukuken geçerli kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; usule aykırı ve geçersiz bu belgelerin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurması da kabul edilemez. Dolayısıyla, bu tebligat anılan Kanun hükmüne uygun olmadığından, gerekleri süresi içerisinde yerine getirilmiş olmasa dahi, buna dayanılarak temyiz eden vekilinin hükmü temyizden vazgeçmiş sayılmasına olanak yoktur. Gerçekleşen bu durum karşısında anılan (tebligat) muhtıra geçersiz olduğundan temyiz giderlerinin süresinde yatırılmaması sonuca etkili değildir. (Hukuk Genel Kurulu’nun 22/07/2009 tarih ve 2009/18-348 E. 2009/398 K. sayılı ilamı) Hal böyle olunca; H.U.M.K’ nun 434/3. maddesinde, “hükmün temyiz edilmemiş sayılmasının koşulu olarak düzenlenen halin” somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından Beykoz İcra Mahkemesi'nin şikayetçinin temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına ilişkin kararının kaldırılmasına oybirliğiyle karar verilip, icra mahkemesinin 29.12.2009 karar tarihli ve aynı sayılı kararın temyiz incelenmesine geçildi; Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;Müştekinin icra mahkemesine başvurusu; haczedilen mahcuzların taşınmaz rehni kapsamında kaldığından teferruat niteliği taşıdığı, ayrıca mütemmimcüz vasfı nedeniyle taşınmazdan ayrı haczedilemeyeceği nedeniyle haczin kaldırılması istemine ilişkin olmakla, İİK'nun 83/c maddesine dayalı şikayet niteliğindedir. İİK'nun 18/3.maddesi hükmü "aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder. Duruşma yapılması uygun görüldüğü takdirde ilgilileri en yakın zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir" hükmünü içermektedir. Mahkemece, yasal bu düzenleme nedeniyle şikayetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken olayda uygulanma yeri olmayan HUMK'nun 409.maddesi uygulanarak "dosyanın işlemden kaldırılmasına" ve ikinci aşama olarak da, "davanın açılmamış sayılmasına" şeklinde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 19.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.