MAHKEMESİ: Ankara 15. İcra MahkemesiTARİHİ: 06/12/2007NUMARASI: 2006/464-2007/938Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki her iki taraf vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itirazı düzenleyen İİK.nun 170/3. maddesinde icra mahkemesince incelemenin 68-a/4. maddesine göre yapılacağı açıklanmış; 68-a/4. maddesinde ise imza tatbikinde HUMK.nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309/2,3,4, ve 310, 311, 312 maddelerinde öngörülen esasların uygulanacağı ifade edilmiştir.HUMK.nun olaya uygulanması gerekli 309/4. maddesinde(imza incelemesinin bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde) borçlunun uygulamaya elverişli imzasının bulunamadığı hallerde adı geçene hakim huzurunda yazı yazdırılacağı ve imza attırılacağı ifade edildikten sonra, inkar edene yazdırılacak ibarelerin bilirkişi tarafından hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. (Prof Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakameleri Usuli 2. cilt sf. 2092)Somut olayda, bilirkişi M. K..’nın 20.12.2006 tarihli raporunda imza itirazı ile ilgili sonuca ulaşmak için gerekli gördüğü belge asılları celbedilerek adı geçene tevdi edilmiş ve bundan sonra aynı bilirkişinin 07.05.2007 tarihli raporunda da inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu yönünde kesin bir kanaate ulaşılamadığı tespit edilmiştir. Bu raporun sonuç bölümü incelendiğinde;Borçlu şirket temsilcinin imzaları arasındaki değişkenlik ve farklılık bulunduğu sabit imza karakterine rastlanmadığı ifade edildikten sonra imzaların (E. K.. elinden çıkmış oldukları yönünde kanaat oluşmakta ise de) sözcüklerine yer verilmiş ve sonrasında (… ileri derecede daha kesin bir sonuç beyanına imkan bulunmadığı) belirtilmiştir. Açıklanan bu şekli ile bilirkişi raporu hüküm verilmesine yetecek açıklık ve nitelikte değildir. Bir başka anlatımla imzanın borçluya ait olduğu kanıtlanmamıştır. HGK.nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 sayılı kararı gereğince (imzanın borçluya ait olduğunu) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. Bu nedenle Adli Tıp giderlerinin borçluya yükletilmesi suretiyle sonuca gidilmesi doğru bulunmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, kesin kanaat oluşturacak şekilde alacaklıdan masraf alınarak yeniden ehil bilirkişi görüşüne başvurulmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazları yönünden bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, 01.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.