Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5727 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 24819 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Bakırköy 4. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 13/05/2010NUMARASI: 2010/105-2010/513Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :HUMK.nun 163 ve 159.maddeleri mahkemeye ve taraflara belli işlemleri belli edilen sürelerde yapılması konusunda sınırlamalar getirmiştir. Bu sürelerin bir kısmı yasa metninde yer almış, bir kısmı ise hakimin takdirine bırakılmıştır. Süre tayini hakimin takdirine bırakılan hallerde yapılacak işlemin niteliğine göre makul bir süre belirlenmelidir. Hakimin verdiği ve kesin olduğu belirttiği sürede, taraf, belirtilen işlemi mutlaka yapmalıdır. Sürenin bitiminden sonra belirtilen işlemin yapılması mümkün değildir. Şayet yapılmamış ise taraf bu konudaki hakkını kaybeder. Hakkın zayi olması gibi ağır bir müeyyideye bağlanan kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için yapılması gereken işlemlerin neler olduğu ve ne kadarlık sürede yapılacağı açık ve tam olarak belirtilmesi gerektiği gibi, bunların yapılmamasının doğuracağı sonuçların da açıklanması ve tarafların uyarılması gerekir (HGK.nun 21.09.1983 tarih 14/3447-825 sayılı kararı).Somut olayda borçlu vekili takibe konu çekteki imzaya itiraz etmiştir. Mahkemece 29.01.2010 tarihli tensip ara kararı gereğince, çek aslının alacaklı vekilinde olması ihtimaline binaen alacaklı vekiline muhtıra tebliğine karar verilip, tebligatta çek aslının (7) gün içinde ibrazı ibaresi yazılmış ise de muhtıraya uyulmamasının sonuçlarının ne olacağı okunaklı biçimde belirtilmediğinden geçerli bir ihtarattan bahsedilemez. Ayrıca 04.05.2010 tarihli celsede alacaklı vekiline kesin süre verilmiş olup, kesin süreye riayet etmemesinin sonuçları hatırlatılmadığı için anılan kesin mehilin de geçerli olduğundan bahsedilemez.Bu durumda mahkemece alacaklı vekiline senet aslının ibrazı konusunda verilen kesin mehiller yukarıda açıklanan yasal unsurları taşımadığından, kesin mehle riayet edilmediği nedeniyle istemin kabulüne karar verilmesi doğru değildir. O halde mahkemece borçlunun itirazının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 05.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.