MAHKEMESİ: Ankara 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 13/03/2012NUMARASI: 2011/575-2012/153Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 31.10.2012 tarih, 13642/3086 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiği işaret edilmiştir.İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK 266 md.) bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. (HMK 211 maddesi) maddeleri hükümleri uygulanır.” denilmektedir. Anılan hükümde atıf yapılan HUMK. nun 308 (HMK 211 maddesi) ve devamı maddelerinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiş; 309. maddesinin 2., 3., 4. f??kralarında aynen; “Ehlihibre vasıtasıyla tahkikata karar verildiği takdirde medarı tatbik olacak yazı ve ehlihibrenin tahkikatı icra edeceği gün hakim tarafından tayin olunur. Mahkeme bu bapta ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedebilir. Tatbika esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da derecei kifayede bulunmadığı takdirde ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur.” düzenlemesi yer almıştır. ( 6100 sayılı HMK'nın 211,216,217 maddeleri.)Görüldüğü üzere; inkar edenin atılış tarihi itibariyle inkar edilen imzası ile yakın tarihte atılmış, uygulamaya elverişli imzalarının temin edilmesi gerekir. Uygulamaya elverişli (tatbike medar) belgeler, HUMK m. 309/3'te “ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedebilir.” şeklinde tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre mahkemece tarafların bildirdiği yerlerden ve nüfus müdürlüğü, tapu sicil müdürlüğü, evlendirme memurluğu gibi resmi kurumlardan borçlunun mukayeseye esas olabilecek imza örneklerinin getirtilmelidir. Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu'nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı)Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise de borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Diğer taraftan imza, kişinin kimliğini, hüviyetini gösteren, onu belirlenen ve diğerlerinden ayıran bir işarettir. Kural olarak imzanın, el yazılı ile atılması şarttır. Nitekim BK.nun 14/1.maddesine göre imza, borç altına giren kimsenin (borçlunun) el yazısı ile olmalıdır.İmza genel olarak ad ve soyadları taşır. Ancak bunun her ikisinin birden taşıması da zorunlu değildir. İmza, borçlunun borç altına girme iradesini kesin olarak açıklar, tamamlayıp ortaya koyar. Bu açıklamaya yetecek nitelikteki paraflar (imzanın kısa şekli) dahi imza için yeterlidir. İmzanın el yazısı ile olmasından amaç, imzalayanın imzayı şahsen ve bizzat atmasıdır. Somut olayda, itiraz eden borçlu mirasçıları, itiraz dilekçelerinde dayanak senette borçlunun imzasının bulunmadığını ileri sürmemiş, aksine imzanın murisleri borçluya ait olmadığını iddia etmişlerdir. Yukarıda açıklandığı üzere ıslak imzanın belli şekil ve şartlara tabi olduğuna dair bir kural ve yasal düzenleme bulunmadığından, imza her türlü şekilde atılabileceği gibi el yazısı ile de yazılabilir. Bilirkişilerin görevi, imza olarak belirtilen şekil yada yazının borçlunun eli ürünü olup olmadığını belirlemekten ibarettir. O halde mahkemece yapılması gereken iş yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığı altında; takip dayanağı senetteki imza şekil yada yazısının borçlu eli ürünü olup olmadığının yöntemince araştırılarak oluşacak sonucuna göre bir karar vermektir. Açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup kararın bu sebeple bozulması gerekirken sehven onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 31.10.2012 tarih ve 2012/13642 E, 2012/30886 K.sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.