Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4162 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1753 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Bakırköy 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 07/05/2009NUMARASI: 2008/1128-2009/644Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :1) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;2) Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarına gelince :TTK'nun 688/7. maddesi gereğince bonoda tanzim edenin imzasının, metni örter şekilde yani metnin altına atılması zorunludur. Senede aynı şahıs tarafından birden fazla imza atılmış ise, bu senedin geçerliliğine etki etmez. Bonoda sorumluluğun tek imza ile doğduğu dikkate alındığında birden fazla atılan imzaların sahiplerinin durumuna göre asıl borçlu veya aval veren olarak nitelemek mümkündür. Sadece imzadan ibaret aval de mümkündür. Muhatap veya keşideci imzaları dışında bononun ön yüzüne konan her imza aval beyanı sayılır. Bu açıklamalar karşısında sorumluluğun doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunlu olmadığından aval olarak değerlendirilir. Takip konusu bonoda keşideci; P.M.Müh.San. ve Tic.Ltd.Şti. olup, şirket yetkilisinin şirketi temsilen atacağı tek imza ile şirket senetteki borçtan sorumlu olur, ancak zorunlu olmadığı halde şirket temsilcisinin bono üzerine attığı ikinci imza kendisini avalist konumuna sokacağından ve de sadece imza etmek yeterli olacağından (borçlu isminin yazılması zorunlu unsur olmadığından) bonodaki borçtan aynen keşideci gibi sorumludur. Bu durumda takip konusu bononun ön yüzünde sol altta yer alan ve bilirkişi tarafından şirket yetkilisine ait olduğu belirtilen 2 adet imza ile bono keşideci şirket ve avalist O. H.açısından geçerli olup, sonradan şirket kaşesi basılmak ve keşideci şirket temsilcisinin imzasını taklit etmek suretiyle atılan diğer iki imza bononun geçerliliğini etkilemeyecektir. Kaldı ki, borçlu şirket temsilcisi itirazında bononun şirket temsilcisi tarafından lehdara verildiğini belirtmekte ve sunmuş olduğu bononun fotokopisinde temsilcinin 2 adet imzası ve keşideci kısmında da şirketin adının yer aldığı görülmektedir. Mahkemece bu husus gözardı edilerek borçlu şirket yönünden imzaya itirazın kabul edilerek bu borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yine TTK'nun 688/2. maddesi gereğince bono kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini taşıyorsa üzerinde teminat olarak alındığının açıklanması, neyin teminatı olduğunu bono metninde ayrıca açıklanmadığı sürece bono vasfına etkili değildir. Takip alacaklısı dayanak senette ciro yoluyla senedi alan ciranta konumunda olup, teminat ibaresi bulunan senedi (ciro yolu ile) alması halinde dahi TTK'nun 690. madde göndermesi ilebonolarda uygulanması gereken 599. madde hükmü karşısında bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğine delil sayılmaz. Bu durumda lehdarla arasındaki doğrudan doğruya mevcut olan münasebete dayanan def'ilerin takip alacaklısı ciranta hamile karşı ileri süremeyeceği düşünülmeksizin mahkemece borçlu O.H.yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 23/02/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.