Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4139 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 22870 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: İstanbul 10. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 23/07/2010NUMARASI: 2008/1511-2010/1158Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :İİK. nun 149/1. maddesinde; "İcra müdürü ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa borçluya ve taşınmaz 3.şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti 3.şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir" hükmü yer almaktadır. Somut olayda, takip dayanağı 12.02.2008 tarihli ipotek akit tablosunun incelenmesinde; ipoteğin kesin borç ipoteği (karz ipoteği) olduğu ve dolayısıyla ipotek akit tablosunun da ilam niteliğinde bulunduğu ve hakkında takip yapılan borçlu Sebahattin Kaya tarafından borca karşılık tesis edildiği anlaşılmaktadır. İpoteğin, kesin borç ipoteği olması nedeniyle borçluya, İİK.nun 149. maddesi gereğince icra emri gönderilebilmesi için İİK.nun 150/ı maddesinde öngörülen koşulların oluşmasına gerek yoktur. Buna rağmen, alacaklı tarafından borçluya hesap kat ihtarnamesi gönderilmiş olup, borçlu adresine İİK.nun 150/ı ve 68/b maddelerine göre tebliğ edilmiş sayılan bu ihtarnameye itiraz edilmemiştir. Her ne kadar,Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu'nun 10/B. maddesinde, konut finansman kredilerinde borçlunun taksitlerin ödenmesinde temerrüde düşmesi halinde konut finansmanı kuruluşunun borçluya temerrüt tarihinden itibaren 5 iş günü içerisinde iadeli taahhütlü posta yoluyla bildirimde bulunmakla yükümlü olduğu ve öte yandan, kredi verenin, temerrüt nedeniyle borcun tamamının ifasını talep etme hakkını tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanabileceği ancak bir ay süre vererek muacceliyet uyarısında bulunmasının gerektiği düzenlenmiş ise de; anılan Kanunun 23. maddesi “Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağını" öngördüğünden 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin olayda uygulama yeri olmayıp, bu hükümlerin ancak tüketici mahkemesinde açılacak dava sırasında ele alınıp tartışılması mümkündür. Bu durumda, mahkemece, bilirkişi raporunun sonuç kısmının 4 nolu maddesinde belirlenen koşullarda şikayetin reddi yerine yazılı gerekçe ile icra emrinin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 22.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.