Mahalli mahkemesinden verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:1- Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;2- Mahkemece, takip dayanağı bonoların lehtarı olan alacaklı Caner'in aynı zamanda keşideci şirketin yetkilisi olması nedeniyle ve bonolarda alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiği gerekçesi ile İİK'nın 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmiş ve bu maddede öngörülmediği için borçlu lehine tazminata hükmedilmemiştir. Ancak bonoların keşidecisi şirket olup, tüzel kişi olan şirketin yetkilisi olan şahıs ile aynı kişi olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle, şirket tarafından keşide edilen bonolarda şirket yetkilisinin lehtar olarak gösterilmesi halinde, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğinden söz edilemez. Diğer bir anlatımla, şirket yetkilisi gerçek kişinin tüzel kişi şirketten ayrı bir şahsiyeti olup, şirket tarafından yetkilisi gerçek kişi lehine bono düzenlenmesinde yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenle, mahkemenin İİK'nın 170/a maddesine dayalı olarak takibin iptali yönünde hüküm tesisi doğru değildir.Ancak, icra takibi, dayanak bonoların lehtarı tarafından keşideci limited şirket hakkında yapılmaktadır. Borçlu vekili İcra Mahkemesine başvurusunda, şirketin temsil ve ilzamının çift imza ile olup, tek imza ile borç altına sokulmayacaklarını ileri sürerek takibe itiraz etmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, takip dayanağı bonoların düzenlendiği 02.05.2006 tarihi itibarı ile keşideci şirketin temsil ve ilzamı, 10.02.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan edilen karara göre Caner ve Mümin'in müşterek imzası ile mümkündür. Takip dayanağı bonolar ise şirket adına Mümin'in tek imzası ile keşide edilmiştir. Bu hali ile şirket, anılan bonolar nedeniyle sorumlu tutulamaz.Borçlunun yukarıda özetlenen itirazı borca itiraz niteliğindedir. O halde mahkemece, borçlunun borca itirazının kabul edilerek, İİK'nın 169/a-6. maddesi gereğince bonoların lehtarı olan alacaklının bonoların keşidecisinin tek imza ile sorumlu olup olmadığını bilebilecek durumda olması nedeniyle kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceğinden, talebi bulunan borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile İİK'nın 170/a maddesine dayalı olarak takibin iptaline ve bu maddede öngörülmediği nedeni ile borçlunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi isabetsizdir.Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nın 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 06.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.