Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3836 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27160 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: Sandıklı İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 12/07/2012NUMARASI: 2010/67-2012/31Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, borçlu, icra mahkemesine başvurusunda usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte imzaya itirazda bulunmuş olup, mahkemece imzaya itirazın kabulü ile takibin iptaline karar verildiği görülmüştür.İİK.nun 168/4.maddesi uyarınca borçlunun takip müstenidi kambiyo senedindeki imzaya itirazını, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük süre içinde icra mahkemesine bildirmesi zorunludur.Somut olayda örnek 10 numaralı ödeme emrinin borçluya 16.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ise İİK.nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal 5 günlük süreden sonra 01.07.2010 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvurusunda, tebligatın Tebligat Kanunu 16. maddesine aykırı yapıldığını, yurt dışında ikamet ettiğini kendilerine tebligat yapılmadığını, takibi 24.06.2010 tarihinde haricen öğrendiklerini belirterek imzaya itiraz ettiği anlaşılmıştır.7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 16.maddesi hükmüne göre, kendisine tebliğ yapılacak şahsın adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinin birine yapılır. Tebligat Tüzüğü'nün 22. maddesinde bu tebliğin yapılması için muhatap yerine tebligat yapılacak şahıs veya hizmetçinin onunla birlikte oturması zorunludur. Somut olayda yapılan tebligatta bu husus tespit edilmediği gibi borçlunun tebliğ tarihinde giriş-çıkış bilgilerine göre yurtdışında olduğu sabit olup tebligat bu hali ile usulsüzdür. Ancak Tebligat Kanunu'nun 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Şikayetçi borçlu öğrenme tarihi olarak 24.06.2010 tarihini bildirdiğinden, öğrenme tarihi adı geçen kanunun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihi sayılacağından borçlunun imzaya itirazı bu tarih dikkate alınarak yasal 5 günlük süre içerisinde yapılıp yapılmadığı denetlenmelidir. O halde borçlunun, usulsüz tebliğ işlemini öğrendiği kabul edilen 24.06.2010 tarihinden itibaren İİK. nun 168/4.maddesinde öngörülen yasal 5 günlük süre geçtikten sonra 01.07.2010 tarihinde icra mahkemesine başvurınuş olması karşısında, mahkemece istemin süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, işin esasının incelenerek kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsızdir. Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.