Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3717 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 14843 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: İstanbul 11. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 15/04/2011NUMARASI: 2011/157-2011/502Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK’nun 438. ve İİK’nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;Takip borçlusu icra mahkemesine başvurusunda, takibe dayanak senetlerin teminat senedi olup protokole göre verildiğini iddia etmiştir. Taraflar arasında düzenlenmiş olan borç tasfiye ve hisse devir protokolü başlıklı belgenin 2. maddesinde; "15.12.2009,15.01.2010,15.02.2010,15.03.2010,15.04.2010 tarihlerindeki ödemelere ilişkin aynı tarihli teminat senedi düzenlenmiş olup, fotokopileri ektedir. Senetler teminat senedi olup devir ve ciro edilemez" açıklaması ile takibe konu senetlere gönderme yapıldığı anlaşılmaktadır. Senetlerin bu haliyle teminat amacıyla düzenlendiği, dolayısıyla TTK.nun 688/2 maddesinde öngörülen “kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini” içermediği görülmektedir. Öte yandan her ne kadar borçlu 15.04.2011 tarihli celsede borcunu ödediğini, senedin iade edilmediğini ve mahsup talebinde bulunduğunu bildirmiş ise de, bu beyan, aynı duruşmada yine borçlu tarafından sunulan 15.04.2011 havale tarihli dilekçede yer alan beyanlarla birlikte değerlendirildiğinde; ödeme iddiasının ve mahsup talebinin, İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2008/15367 E. ve 2008/24159 E. sayılı dosyalarına ilişkin olduğu, şikayete konu İstanbul 5. İcra Müdürlüğünün 2011/1314 E. sayılı dosyası ile ilgili ödeme iddiasının söz konusu olmadığı, bir kısım mahsup talebinin ise, alacaklının şahsı ile ilgili borç senetlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ödeme iddiası ve mahsup talebi, İİK.nun 170/a-son maddesinde öngörülen borcun kabulü olarak değerlendirilemez. Bu durumda bonoların taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiği, protokol şartlarının yerine getirilip getirilmediğinin tartışma konusu olduğu ve dolayısıyla alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından mahkemece, İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 07.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.