Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 371 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 20348 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ: Lüleburgaz İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 29/04/2010NUMARASI: 2010/16-2010/158Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Türk Medeni Kanunu'nun 684. maddesi uyarınca bütünleyici parça (mütemmim cüz), yerel adetlere göre asıl şeyin (taşınmazın) temel unsuru olup, o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmadığı için taşınmazdan ayrı (bağımsız olarak) haczedilemez. Eklentinin ise kural olarak taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkündür. Alacaklılar ana taşınmazı satmadan, orada bulunan eklenti niteliğindeki malları ( Medeni Kanunun 686. maddesine göre eklenti olduğu bilirkişilerce saptandığı takdirde ) ayrı ayrı haczettirip sattırabilirler. Çünkü, eklentinin, taşınmaz yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılması mümkündür. Ancak, İİK'nın 83/c maddesi gereğince, ipotek akit tablosunda sayılan eklentilerin bu madde gereğince taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkün bulunmamaktadır. Anılan hükmün uygulanabilmesi için mahcuzun Medeni Kanunun 686. maddesinde tarif edilen şekilde eklenti niteliğini taşıması zorunludur. Somut olayda borçlu tarafından, haczedilen menkullerin haciz işleminin yapılmış olduğu fabrikanın ayrılmaz parçası oldukları iddia edildiği gibi, üçüncü kişi bankalar lehine rehinli/ipotekli oldukları da ileri sürülmüştür.Mahkemece, haciz mahallinde keşif yapıldığı, bilirkişi raporunun yalnızca makine mühendisi bilirkişisince düzenlendiği, ancak bilirkişi raporunun, mahcuzların Medeni Kanun'un 686. maddesinde öngörülen nitelikte ve taşınmaz telef, tahrif veya tağyir olunmadan ondan ayrılıp ayrılamayacağı ve bu makinelerin bulunmaması halinde fabrikanın amacına uygun şekilde çalışıp çalışmayacağını açıklayacak ayrıntıyı içermediği görülmektedir.O halde, mahkemece, borçlu vekilinin iddiaları doğrultusunda, ilgili tapu kaydı ve ipotek akit tablosu da gözetilerek hukukçu bir bilirkişinin de katılması ile oluşturulacak üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan yukarıda açıklanan ilkelere uygun biçimde rapor alındıktan sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.