Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3649 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27764 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: İstanbul 9. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 03/09/2012NUMARASI: 2012/561-2012/830Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmediğini belirterek tebliğ tarihinin 28/05/2012 olarak düzeltilmesi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, tebligatın usulüne uygun olduğu gerekçesi şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.7201 Sayılı Tebligat Kanununun 17. maddesine göre, belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde, tebliğ, aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Bu maddede belirtilen şahıslara, muhatap adına tebligatın yapılabilmesi için, tebligatın yapılacağı sırada muhatabın orada bulunmaması gerekir. Muhatap, o adreste olmakla beraber sadece tebliğin yapılacağı anda orada bulunmuyor ise, tebligat, 17.madde hükmü uyarınca yapılır. Ancak, 7201 sayılı kanunun 17.maddesi ve tebliğ tarihi itibariyle yürürlükte olan tüzükte yazılı olduğu üzere, muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığı saptanmadan anılan maddeye göre tebligat yapılamaz.Somut olayda, ödeme emrinin borçluya Tebligat Kanununun 17.maddesine aykırı şekilde, muhatabın tebliğ sırasında orada bulunmadığına dair bir meşruhat yazılmaksızın, “aynı adreste çalışan E.A.'a” şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.Tebligatın usulüne uygun yapılmadığı durumlarda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereğince tebliğ tarihinin belirlenmesi zorunludur. Anılan maddede "tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliği tarihi addolunur." hükmüne yer verilmiştir. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12/02/1969 tarih ve 1967/172-107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.O halde, mahkemece, ödeme emri tebligatı usulüne uygun olmadığından, alacaklı tarafından borçlunun bildirdiği öğrenme tarihinin aksi iddia ve ispat edilmediğine göre, şikayetin kabulü ile öğrenme tarihinin beyan edilen tarihe göre düzeltilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi isabetsizdir.Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresinin yazılması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.'nun 366. ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/02/2013 günündeoybirliğiyle karar verildi.