Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3603 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 23569 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Eskişehir 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 18/05/2010NUMARASI: 2008/231-2010/468Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı bankanın, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlattığı takibin dayanağı olan çeke, BK.nun 162-170 maddeleri uyarınca temlik yolu ile hamil olduğu görülmektedir. Takip borçlusu keşideci .......Ltd.Şti.’nin, dayanak çeklerle ilgili olarak, lehtar ....Ticaret-A.B. B.ile aralarındaki 05.08.2008 tarihli satış protokolünün geçersiz olduğunu, lehtara borçlu olmadığını ileri sürerek, çek lehtarı aleyhine açtığı menfi tespit davası bulunduğundan bahisle takibin iptalini istediği görülmektedir. Diğer taraftan borçlunun lehtara karşı açtığı menfi tespit davası üzerine, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.06.2009 tarih ve 2008/317 Esas, 2009/246 Karar sayılı kararı ile, keşideci şirketin çek lehtarı A.B.B.’ya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeyerek 23.07.2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. TTK.’nun 730.maddesinin göndermesi ile çeklerde de uygulanması gereken ayn?? kanunun 599. maddesinde; "keşideci, önceki hamillerden biri ile kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def’ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı maddenin 2.fıkrasında ise, alacağın temliki yolu ile yapılan devirlere ait hükümlerin mahfuz olduğu açıklanmıştır. Her ne kadar menfi tespit davasında alacaklı banka taraf değil ise de, takip dayanağı çeklerin incelenmesinde, çekteki hakkın BK.nun 162 ve 170.maddeleri gereğince temlik edildiği yazılı olmakla, TTK'nun 599/son maddesi gereğince anılan menfi tespit davası sonucu verilen hükmün, takip alacaklısı bankaya karşı da ileri sürülebileceğinin ve onu da bağlayacağının kabulü gerekmektedir. O halde mahkemece takibin iptaline karar verilmesi gerekirken somut olaya uymayan gerekçelerle istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir. Kabul şekli itibariyle de takip durdurulmadığı halde İİK’nun 169/a-6.maddesine aykırı olarak alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 15/03/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.