Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 30900 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 22062 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: Bakırköy 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 27/05/2013NUMARASI: 2013/65-2013/695Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı ve borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :1- Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;Alacaklı vekilinin 27.06.2013 tarihli dilekçesinde temyiz defterine kayıt ve temyiz harcı alındığına dair bir açıklama olmadığından temyiz talebinin REDDİNE,2- Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, takibin kesinleştiği, alacaklı vekilince 11.10.2012 tarihili talebi ile keşideci borçlu S.Ş. hakkındaki takipten feragat edildiği, diğer borçlu B.A. tarafından icra mahkemesine başvurularak asıl borçlu hakkındaki takibin feragat nedeniyle ortadan kalkması sonucu bu feragatin kendisi yönünden de sonuç doğuracağından bahisle takibin iptalinin talep edildiği, Mahkemece itiraz eden borçlunun talebinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği görülmektedir. Somut olayda itiraz eden borçlu B.A. bonoyu kefil olarak imzalamıştır.6762 sayılı TTK' nun 614/1. maddesine göre; “ Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.”Aval ile kefaleti birbirinden ayırmak gereklidir. Kefalet, fer'i nitelikte olmasına karşın, aval bağımsız ve aslî bir nitelik taşır. Aval veren, lehine aval verilenin ileri sürebileceği ve senedin şekline ilişkin olanlardan başka geçersizlik sebeplerini defi veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremez. Oysa kefil, asıl borçluya ait kişisel defilerden yararlanabilir. Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde, aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılması gerekir. Bono üzerine "kefil" ibaresi konsa dahi bu, aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur (TTK.614). TTK.nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda Türk Ticaret kanununda özel hükümler olması nedeniyle kambiyo senetlerinde BK' nun 584. ve 603. maddeleri uygulanamaz.-2-Öte yandan, TTK.nun 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı kanunun 677. maddesinde; "Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez." hükmü yer almaktadır. İtiraz eden borçlu , takip dayanağı bonoda aval veren konumunda olup, imzasına bir itirazı bulunmamaktadır. İmzaların istiklali ilkesi gereğince de aval veren imzası nedeni ile sorumludur. O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda itirazın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddi isabetsiz ise de; sonuçta talep reddedildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması gerekmiştir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 24.30 TL onama harcı alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.