Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 30731 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23895 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Batman İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/05/2014NUMARASI : 2014/125-2014/155 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Alacaklının borçlu hakkında başlattığı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde, borçlu vekili ; ödeme emrinin müvekkiline ait olmayan “C. Mah. N. Cad. No:.. C./Ş. “ adresine gönderildiğini, tebliğ edilmeksizin iade edilmesi üzerine İcra Müdürlüğünce alacaklı vekilinin imzasını ve tarihi taşımayan borçlunun mernis adresine tebligat çıkartılmasına ilişkin dilekçedeki eksiklikler giderilmeden talep kabul edilerek mernis adresine tebligat gönderilmesine ilişkin icra müdürlüğü işleminin ve bu işleme dayanılarak yapılan 14.03.2014 tarihli ödeme emri tebligatının usulsüz olduğunu ileri sürerek anılan işlemin ve usulsüz tebligatın iptali istemi ile icra mahkemesine başvurmuş; mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, cereyan şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar gözönünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. H.G.K.nun 7.4.1982 tarih ve 1377-337 sayılı kararında da benimsendiği üzere, tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir. Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu yönündeki iddia mahkemede her türlü delille kanıtlanabilir. HGK.nun 2003/12-600 Esas-606 Karar ve 22.10.2003 tarihli kararında da işaret edildiği gibi "borçlu vekili şikayetinde maddi vakıalara da dayanarak tebligatın usulsüzlüğünü öne sürdüğüne göre duruşma açılıp, ileri sürülen maddi vakıaların incelenmesi zorunludur". 7201 Sayılı Kanun'un 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK'nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258 E. - 1991/344 K.).Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için usulsüz de olsa bir tebligatın varlığı ön koşuldur. Eş söyleyişle, henüz ortada usulüne uygun olmayan bir tebligat dahi bulunmazken böyle bir tebligatın gönderileceği öğrenilmiş olsa bile bu şekilde sonraki bir tarihte yapılacak tebligata ittıla edildiğinin kabulüne olanak yoktur. Usulsüz tebligatın yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte gerçekleşen ittıla ile ancak bu tebligat geçerli sayılabilecektir. Diğer taraftan, usulsüz tebligata ilişkin şikayetin, İİK.nun 16/1 maddesi uyarınca borçlunun tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir. Somut olayda, borçluya dosya kapsamına göre bilinen son adresine gönderilen ödeme emri tebligatının adreste tanınmadığından 20.02.2014 tarihinde iade dönmesinden sonra; borçlu 21.02.2014 tarihinde icra dairesine başvurarak takip dosyasının bir örneğini istemiş, bu tarihten sonrada borçlunun mernis adresine 14.03.2014 tarihinde tebligat yapıldığı görülmüştür. Bu tebligattan sonra borçlu vekili 17.04.2014 tarihinde icra dosyasına vekaletnamesini sunmuş olup 24.04.2014 tarihinde yaptığı şikayet 7 günlük yasal süresindedir. Borçlunun 14.03.2014 tarihli tebligata 21.02.2014 tarihinde muttali olduğu kabul edilemez. Bu durumda mahkemenin 21.02.2014 tarihinde borçlunun takibi öğrendiği halde yasal sürede itiraz etmeyerek takibin kesinleşmesine neden olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde değildir. O halde mahkemece; borçlunun bila tebliğ iade dönen adresin kendisine ait olmadığını bildirerek maddi vakıalara da dayanarak tebligatın usulsüz olduğunu beyan ettiğine göre duruşma açılarak anılan HGK. kararı uyarınca borçlunun ileri sürdüğü hususlarla ilgili deliller toplanarak ispatlamasına imkan tanınmalı, 14.03.2014 tarihli tebligatın usulüne uygun olup olmadığı yöntemine uygun olarak incelenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Dosya üzerinde, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi ve şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.