Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 30219 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16680 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlu tarafından İİK'nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal sürede icra mahkemesine yapılan başvuruda, takip dayanağı çekteki keşideci imzasının borçluya ait olmadığı, hiçbir şekilde borcu bulunmadığı ve sair şikayeti ileri sürülerek takibin durdurulmasının talep edildiği, mahkemece, bilirkişi raporu gereğince imza itirazının ve şikayetin, borçlu tarafından duruşma sırasında ileri sürülen, senedin teminat senedi olması nedeniyle takibin iptali talebinin ise yasal 5 günlük sürede ileri sürülmediğinden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İcra ve İflas Kanunu, takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan HMK hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi hükümleri bakımından uygulanması gereken HMK'nun 141. maddesi gereğince her ne kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı bulunsa da, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre karşı tarafın açık muvafakatının bulunması hali, söz konusu yasağın istisnalarından biridir.Somut olayda, alacaklı vekilinin 10.11.2014 havale tarihli cevap dilekçesi ile, takip konusu senedin borçlu için alacaklı tarafından çekilen kredinin teminatı olarak alındığı belirtilmiş olup, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda takip konusu senetteki imzanın borçluya ait olduğunun tespiti üzerine borçlu vekili tarafından mahkemeye sunulan 25.11.2014 havale tarihli dilekçe ile alacaklının senedin teminat senedi olduğu yönündeki kabulü gereğince kayıtsız şartsız borç vaadi unsuru olmadığından takibin iptali talep edilmiş, 23.12.2014 tarihli duruşmada da teminat senedi iddiası borçlu vekilince tekrarlanmıştır. Bu durumda, her nekadar borçlu itiraz dilekçesinde teminat senedi iddiasını ileri sürmemiş ve imza itirazı ile çelişecek bir itiraz da ileri sürülemez ise de; itiraz dilekçesinde süresi içinde borca da itiraz edilmiş olduğu ve teminat iddiasının da borca itiraz niteliğinde olup, alacaklının senedin teminaten verildiğine ilişkin kabulü karşısında HMK'nun 141/2. maddesi gereğince iddianın genişletilmesi söz konusu olmayıp, teminat iddiasının sürede olmadığından da bahsedilemez. O halde mahkemece, İİK'nun 169/a-5. maddesi gereğince teminat senedi iddiasının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.