MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız takipte borçlunun 07/05/2015 havale tarihli dilekçesi ile; 14/08/2012 günü yapılan ödeme emrine ilişkin tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ve ödeme emrinin 28/03/2014 tarihinde mahalle muhtarına tebliğ edilerek takibin kesinleştirildiğini ileri sürerek yapılan icra işlemlerinin iptalini talep ettiği, mahkemece ödeme emri tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile 14/08/2012 tarihli ödeme emri tebliğ işleminin iptaline ve ıttıla tarihinin 24/03/2015 tarihi olarak düzeltilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Genel haciz yolu ile başlatılan icra takibinde ödeme emri, borçlu ...'e 14/08/2012 tarihinde, Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre tebliğ edilmiştir. Muhatabın adreste bulunmaması halini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; "Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir" hükmü yer almaktadır. Bu itibarla Tebligat Tüzüğünün 28.maddesi uyarınca muhatabın adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersiz olmaktadır. Somut olayda tebliğ memuru, şifai beyanını aldığı komşunun ... olduğunu ve muhatabın çarşıda bulunduğunu tebligat mazbatasında belirtilmiş ise de; tebligatın haber verildiği komşunun kimliği tespit edilmeden isim ve imzadan imtina ettiği belirtilerek yapılan tebligat usulsüzdür. Ancak; usulsüz tebliğe ilişkin şikayetin, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca, borçlunun, tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir. Somut olayda, borçlu 28/03/2014 tarihinde, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiğinden bahsetmiş ise de, öğrenme tarihi olarak her hangi bir tarih beyan etmemiştir. Bu durumda eğer aksi sabit değilse; Tebligat Kanunu'nun 32.maddesi gereğince tebliğ tarihi, borçlunun icra müdürlüğüne itiraz tarihi olarak bildirdiği tarih olarak kabul edilmelidir. Ancak borçlunun ödeme emrinden daha önce haberdar olduğu alacaklı tarafından yazılı delil ile ispat edilebilir..... İcra Müdürlüğü'nün 2012/1846 Esas sayılı dosyasından borçlu adına 14/08/2012 tarihinde ödeme emrinin, 30/09/2014 tarihinde ise kıymet takdir raporunun tebliğ edildiği görülmektedir. Borçlu vekili ise şikayet dilekçesinde, sadece 14/08/2012 tarihli ödeme emri tebliğ işlemini şikayet konusu yapmış olup, açıkça şikayet konusu yapılmayan 30/09/2014 tarihli kıymet takdir raporunun tebliğ işlemine göre 07/05/2015 tarihinde yapılan başvuru, yukarıda açıklanan yasa hükmünde öngörülen 7 günlük şikayet süresinden sonradır. Bu durumda mahkemece, ödeme emrine ilişkin usulsüz tebligat şikayetinin süre yönünden reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile isteminin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.