Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 29955 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 17567 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Sarayköy İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 25/12/2009NUMARASI: 2007/86-2009/108Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;7201 Sayılı Tebligat Kanunun 11, Avukatlık Kanununun 41. ve HUMK.nun 62, 68 maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Somut olayda, icra müdürlüğünce satış ilanının borçlu asile 29.08.2007 tarihinde Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebliğ edilerek satışın yapıldığı, Sarayköy 3.İcra Mahkemesinin 20.06.2007 tarih ve 2007/13-37 sayılı kararının incelenmesinde borçlu vekili Av. .................... tarafından kıymet takdirine itiraz edildiği ve bu kararın dosya içinde mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda borçlunun icra takip dosyasında vekil ile temsil edildiği anlaşılmış olmakla, satış ilanının da vekile tebliği yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca zorunludur. Satış ilanının vekil yerine asile tebliği usulsüz olup, bu husus başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Öte yandan; İİK. nun 106-144.maddelerinde paraya çevirme ile ilgili hükümler yer almış, aynı Kanunun 129/2.maddesine göre, artırma bedelinin taşınmaz için tahmin edilmiş olan kıymetin 1.ihale gününde satış yapılması halinde en az % 40’ını bulması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını zorunlu kılınmıştır. Bu durumda satış bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı görülmekte, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderlerinin hesaplamada dikkate alınması gerekmektedir. Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İ.İ.K.’nun 128.maddesi paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerekir. Somut olayda, taşınmazın 2.ihale günü satıldığı ve 9.500,00-TL. olan satış bedelinin, 22.650,00-TL. tahmini değerin % 40’ı olan 9.060,00-TL. rakamına gazete ilan gideri 339,84-TL. ve kıymet takdiri gideri 170,00-TL.nin eklenmesiyle oluşan miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yasal bir zorunluluk olan bu hususun re’sen gözetilerek ihalenin feshine karar verilmesi gerekir. O halde mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle şikayetin kabul edilerek ihalenin feshine karar verilmesi yerine yazılı şekilde istemin reddi yolunda hüküm tesisi isabetsizdir.Kabule göre de; Borçluya satış ilanının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.Burada Tüzüğün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir.Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı) Somut olayda tebliğ işleminin, muhatabın tevziat saatlerinde bulunmadığı sebebiyle mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırılarak komşusu ....................’a haber verildiği belirtilmek suretiyle yapıldığı görülmüştür. Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebini ve tevziat saatlerinden sonra geleceğini tespit etmeden ve beyanını aldığı ...........................’ın imzasını almadan veya imzadan çekinme durumunu belirlemeden; muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlamıştır. Bu hali ile tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümlerine uygun yapılmamış olmakla usulsüzdür.İİK.nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Borçlu vekili tarafından satış ilanının vekile tebliğ edilmediği hususunun açıkça şikayet nedeni yapılmadığının düşünülmesi durumunda, borçlu asile yapılan tebliğ işleminin usulsüz olması karşısında ihalenin feshi isteminin reddi doğru görülmemiştir.SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.