MAHKEMESİ: Denizli 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 08/04/2010NUMARASI: 2007/272-2010/286Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :TTK.nun 688. maddesi uyarınca vade, bononun unsurlarından olsa da, aynı kanunun 689/2. maddesi gereğince vadesi gösterilmemiş bir bononun görüldüğünde ödenmesi şart bir bono sayılacağı hükmünün düzenlendiği açıktır. TTK.nun 690. maddesi uyarınca bonolar hakkında da uygulanması gereken poliçelerdeki vadeye ilişkin aynı kanunun 616.maddesi "görüldüğünde ödenmek üzere keşide olunan poliçe ibrazında ödenir. Böyle bir poliçenin keşide gününden itibaren bir yıl içinde ödenmesi için ibrazı lazımdır" hükmünü içermektedir.Somut olayda takip konusu 15/07/2002 tanzim tarihli bonoda vadenin bulunmadığı görülmüştür. Bu durumda, bononun yukarıda açıklandığı üzere, keşide tarihinden itibaren bir yıl içinde keşideciye ibrazının gerektiği, ancak lehtar olan alacaklı tarafından borçlu keşideciye karşı 22/03/2007 tarihinde takibe başlandığı, dolayısıyla alacaklının müracaat (takip) hakkının düştüğü anlaşılmaktadır.Diğer yandan;Takip talepnamesinin ve ödeme emrinin incelenmesinde, İİK.nun 58/3 maddesine aykırı olarak yabancı para alacağının Türk Lirası karşılığının gösterilmediği görülmektedir. O halde, mahkemece bu hususların re’sen dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de;HGK.nun 07/10/2009 tarih ve 2009/12-382-415 sayılı kararında da belirtildiği üzere; her hangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında ,optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması,gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf yada diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesi şarttır. Hukuk Genel Kurulu’nca belirlenen kıstaslara uymayan ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen rapor esas alınarak sonuca gidilmesi doğru değildir.SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 07.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.