Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 29045 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 23065 - Esas Yıl 2012





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Niğde İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/10/2011NUMARASI : 2011/27-2011/227Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Mahkemece, borçlunun İİK.nun 148/a maddesine göre bildirilen adresine yapılan satış ilanı tebligatının geçerli olduğu ve aynı Kanunun 134/2. maddesine göre süresinde dava açılmadığı gerekçesi ile borçlunun ihalenin feshi istemi reddedilmiş ise de, feshi istenen ihalenin 20.01.2011 tarihinde ve şikayetin 27.01.2011 tarihinde yapılmış olması karşısında ihalenin feshine ilişkin başvuru İİK.nun 134/2. maddesinde belirtilen yedi günlük yasal sürededir.İİK'nun 127.maddesine göre, taşınmaz mal ihalelerinde satış ilanının borçluya usulüne uygun tebliğ edilmesi zorunlu olup, bu husustaki eksiklik tek başına ihalenin feshi nedenidir.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde metni, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir” hükmü öngörülmüştür.Tebliğ işleminin yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olup olayda uygulanması gereken Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir.Muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde, bu husus da belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.Tebligat Kanununun 21. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin, yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır (HGK.nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı).Somut olayda borçlu E. hakkında yapılan tebliğ işleminin, "Muhatabın adresine gidildiğinde muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek kimselerin ... sebebiyle muvakkaten ayrıldıkları, komşusu Emrah Arısoy tarafından beyan edilmekle Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre muhtar Tevfîk Özbek ... 2 nolu örnek kapıya yapıştırıldı. Komşusu Emrah Arısoy'a haber verildi" şerhiyle 24.11.2010 tarihinde Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ edilerek tamamlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Tebligat Tüzüğü'nün 28. maddesi hükmü yerine getirilmediğinden tebligat işlemi usulsüzdür. Borçlunun adreste bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği araştırılıp tespit edilmediği gibi, haber verildiği belirtilen komşu imzası alınmamış imzadan imtina ettiği hususu da şerh edilmemiştir. Böylece bu yönler onamsız kalmıştır. Dolayısıyla, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği ve fakat bulamadığı belgelenmemiş, yapılan işlem tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kalmıştır. Bu durumda, borçlu adresine çıkarılan satış ilanının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.4.2001 tarih, 2001/6-386 Esas, 2001/389 Karar sayılı ve 22.12.2004 tarih, 2004/12-765 E, 2004/730 K. sayılı kararları).O halde mahkemece, ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin süre yönünden reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/10/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.