MAHKEMESİ : İzmir 5. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/10/2013NUMARASI : 2012/318-2013/756 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 27.03.2014 tarih ve 2014/6581-9112 Karar sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu M.. B.. ve Y.. B.. tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü : Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı,örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlular M.. B.. ve Y.. B..'nün yasal sürede icra mahkemesine yaptıkları başvuruda; yetkili icra dairesinin Bakırköy İcra Daireleri olduğunu ileri sürerek İzmir İcra Dairelerinin yetkisine itiraz ettikleri,ayrıca sair itirazlarını bildirdikleri görülmektedir. İİK.'nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK.'nun yetkiye ilişkin hükümleri gereğince; bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK.6.md), bonoda öngörülen ödeme yerinde, ancak, takip dayanağı bononun tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken 6762 sayılı TTK.’nun 689/3. maddesine göre ise; ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, tanzim yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden, bononun tanzim yerinde icra takibi yapılabilir.Ayrıca, aynı Kanun'un 689/son maddesine göre; tanzim edildiği yer gösterilmeyen bir bononun, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılacağı da göz önünde tutulmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK.'nun 22. maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri, buna göre, tüzel kişilerin yanında gerçek kişilerin de yetki sözleşmesi yapabilecekleri düzenlenmiş bulunmaktaydı. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17.maddesinde ise; "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır" düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen yeniliklerden bir tanesi de yetki sözleşmelerine ilişkin olup, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yetki sözleşmesine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemede, tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişiler, yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edilmiştir. Tacirler veya kamu tüzel kişileri, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda sayılabilirler. Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişileri, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadır. Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucu böyle bir düzenlemeye gitmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, yeni düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmaları da kabul edilmemiştir. Sözkonusu düzenleme ile ilgili olarak belirtilmesi gereken bir başka husus da, yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. Sözleşmenin konusunun ticari iş olması, gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkanı vermemektedir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; alacaklının, bonoya dayalı olarak 10.05.2012 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başladığı, takip dayanağı bonoda İzmir Mahkemelerinin (İcra Dairelerinin) yetkili kılındığı görülmektedir. Bu durumda, HMK.'nun 448.maddesi gereğince, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla (olayımızda tamamlanmış bir iş bulunmadığından) derhal uygulanacağı ilkesi de dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK.'nun 17. maddesi kapsamında itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, takip dayanağı bonoda İzmir Mahkemelerinin (İcra Dairelerinin) yetkili olduğunun yazılması yetki sözleşmesi niteliğinde olup, takip tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 17. maddesi gereğince bu yetki sözleşmesi geçersizdir. Zira, tarafların tacir olduklarına ilişkin bir bilgi ve belge bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir.Öte yandan, takip dayanağı bononun tanzim edildiği yer gösterilmemiş olup; tanzim edenin adresinin ise; Sefaköy/İstanbul olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, muteriz borçlular M.. B.. ve Y.. B..'nün adresinin Bahçelievler/İstanbul olduğu, ödeme emrinin de bu adreste sözü edilen borçlulara tebliğ edildiği açıktır. O halde, mahkemece, İİK.'nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK.'nun 6. maddesi hükmü gözetilerek, adı geçen borçluların Bahçelievler/İstanbul adresinde ikamet etmeleri nedeniyle Bakırköy İcra Müdürlüklerinde takip yapılması gerektiğinden, yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, Dairemizce mahkeme kararının bu nedenle borçlular M.. B.. ve Y.. B.. bakımından bozulması gerekirken, adı geçen borçluların temyiz itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmakla; anılan borçluların karar düzeltme istemlerinin kabulü gerekmiştir. SONUÇ: Borçlular M.. B.. ve Y.. B..'nün karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 27.03.2014 tarih ve 2014/6581-9112 sayılı bozma ilamının borçlular M.. B.. ve Y.. B..'nün temyiz itirazlarının reddine ilişkin (1) numaralı bendinin kaldırılmasına, mahkeme kararının borçlular M.. B.. ve Y.. B.. yönünden yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.