Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 27435 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 29528 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/02/2014NUMARASI : 2013/646-2014/79 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Borçlunun şikayet yoluyla İcra Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, takip dosyasından kendisine ve diğer borçlulara usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığını, satış ilanının da usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini belirterek ihalenin feshini istediği, Mahkemece, ileri sürelen sebeplerin yerinde olmadığı ve ihalenin usulüne uygun olarak yapıldığı gerekçesi ile şikayetin reddine ve borçlu aleyhine para cezasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Borçluya satış ilanının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “…muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmeliğin 30.maddesinin 2., 3., 4., 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır. 21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır (HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı). Somut olayda, borçlu adına çıkarılan satış ilanının Feneryolu mahallesi Mustafa Mazharbey sokak No:73/8 Kadıköy/İstanbul adresinde “Adreste kimse bulunmaması üzerine komşusu soruldu. Muhatabın tatilde olduğunu sözlü beyan etti. Beyana imza istendi. İmzadan imtina etti. Evrak Feneryolu muhtarlığına teslim edildi. 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırıldı. Muhataba haber vermek üzere Erol Kara bilgi verildi” şerhi ile tebliğ edildiği anlaşılmaktadır . Buna göre tebligat işlemi sırasında haber verilen komşu ismi belirtilmiş ise de beyanda bulunan komşunun adı belirtilmediği gibi muhatabın tatilde olduğu belirlendiğine göre adresten geçici ayrılma şartı oluşmadığından 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21/1 maddesine göre tebligat yapılamaz. Bir diğer anlatımla borçlunun tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği saptanıp tevsik edilmeden yapılan, tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21/1. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30.maddesi hükümlerine aykırı olup, usule uygun değildir.İİK'nun 127. maddesine göre "ilanın bir sureti borçluya, alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan alakadarların tapuda kayıtlı adresleri varsa bu adreslerine tebliğ olunur." Borçluya satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi ise, başlı başına ihalenin feshi nedenidir. O halde mahkemece açıklanan nedenlerle istemin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.