Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2563 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 19981 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: İstanbul 10. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 24/12/2008NUMARASI: 2008/1516-2008/1894Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 18.06.2009 tarih, 5296/13348 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :İİK.nun 150/ı maddesine göre “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu, kayıtsız şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığı ile…..borçluya tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti ibraz ederse icra müdürü 149. madde gereğince işlem yapar”, yani borçluya icra emri gönderir. Borçlu kendisine gönderilen ihtara 8 gün içinde itiraz etmezse hesap özetinde bildirilen alacak kesinleştiğinden icra mahkemesinde alacağını esası yönünde bir inceleme yapılamaz. Borçlu, ihtara 8 gün içinde itiraz etmek sureti ile icra mahkemesinde şikayette bulunmak hakkını kazanır. Bu takdirde alacaklı taraf alacağını 68/b maddesi çerçevesinde diğer belgelerle ispatlayabiliyorsa, borçlunun şikayeti reddedilir. İcra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında borçlu borcun sona erdiğine veya ertelediğine ilişkin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına karar verilemez. Somut olayda alacaklı banka, 27.05.2008 tarihli ihtarında, kullandırılan tüketici kredisinin ardarda gelen 04.02.2008, 03.03.2008, 03.04.2008 tarihli taksitlerinin ödenmediği için, alacağın tamamının 26.05.2008’de muaccel olduğunu, 91.915,63 YTL borç bakiyesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde %16,64 oranında temerrüt faiziyle birlikte ödenmesinin gerektiğini borçluya bildirmiştir. Anılan ihtar borçluya 28.05.2008 tarihinde tebliğ edildiği halde, borçlunun 8 günlük yasal süre içinde bu ihtara bir itirazı olmadığından, ihtarda belirtilen borç miktarı kesinleşmiştir. Alacaklının borçlu aleyhinde 190.000 YTL miktarlı limit ipoteğine dayalı olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatarak borçluya icra emri tebliğ ettirdiği, borçlunun süresi içerisinde icra mahkemesine verdiği dilekçesinde, kendisine gönderilen 27.05.2008 tarihli ihtarın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4822 Sayılı Kanun ile değişik 10. maddesinin 1. fıkrasında yazılı muacceliyet ihtarı niteliğinde bulunmadığını, bu nedenle İİK.nun 150/ı maddesinin şartlarının gerçekleşmediğini ileri sürerek takibin iptalini istediği anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 10. maddesinin 1. fıkrasında “Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kazanabilmesi için, en az bir hafta süre vererek muacceliyet ihtarında bulunması" gerekli görülmüştür. Anılan Kanunun 23. maddesi ise “Bu kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağını" öngörmektedir. Alacaklı vekili yukarıda belirtildiği üzere İİK.nun 150/ı maddesi koşullarında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatmış olup, takip öncesi gönderilen ihtara borçlu tarafından 8 gün içinde itiraz edilmediğinden kesinleşen alacakla ilgili olarak icra mahkemesinde bir inceleme yapılamaz. Bu nedenle 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin olayda uygulama yeri olmayıp, bu hükümlerin ancak tüketici mahkemesinde açılacak dava sırasında ele alınıp tartışılması mümkündür. Bu nedenlerle icra mahkemesinin davanın reddine ilişkin hükmü isabetli olup onanması gerekirken, olayda 4077 Sayılı Kanunun 10. maddesi şartlarından olan muacceliyet ihtarının bulunmadığı gerekçesi ile Dairemizce bozulduğu anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 18.06.2009 tarih ve 2009/5296 E. 2009/13348 K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılan nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), harç alınmasına yer olmadığına, 09.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.