Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25437 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12580 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Trabzon İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/02/2015NUMARASI : 2013/695-2015/71Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Sair temyiz itirazları yerinde değilse de;Alacaklı tarafından kredi sözleşmesine dayalı olarak başlatılan genel haciz yoluyla takibe karşı borçlu vasisinin, borçlunun kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte borçlanma ehliyetinin bulunmadığını ve hacir altında olduğunu ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanunu'nun 410. maddesi gereğince; "Kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur.Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez.Ayırt etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır''.Somut olayda, takip konusu kredi sözleşmesinin tarihinin 27.01.2012, borçlu E.. Y.. hakkında savurganlığı nedeniyle Akçaabat Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/120-257 esas ve karar sayılı dosyasında verilen vesayet kararının tarihinin ise 14.03.2012 olduğu görülmektedir. Borçlu hakkındaki kısıtlama kararı, TMK'nun 410/3. maddesinde özel olarak düzenlenen ayırt etme gücü ile ilgili olmayıp, aynı Kanun'un 406. maddesi gereğince borçlunun savurganlığı nedeniyle verilen bir kısıtlama kararı olduğundan ve kısıtlama kararının tarihi, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonra olduğundan, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte, borçlunun borçlanma ehliyeti olmadığından söz edilemez. Bu nedenle kısıtlı borçlunun takip konusu sözleşme nedeniyle sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Ayrıca vesayet altına alınma kararından sonra başlatılan takipte, kısıtlıyı vasisi temsil edeceğinden ve onun adına itiraz ve şikayet haklarını kullanacağından, İİK.nun 61. maddesi kapsamında çıkarılan ödeme emrinin vasiye tebliği zorunludur. Bu durumda takip tarihi itibariyle kısıtlanan borçluya ödeme emri tebliği hukuki sonuç doğurmaz. O halde mahkemece, kısıtlı adına düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.