Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 24720 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12062 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Sivas İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 11/03/2010NUMARASI: 2009/610-2010/153Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçiler vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlu .... A.Ş.hakkında Sivas İş Mahkemesi’nin 05.12.2007 tarihli ilamına dayanılarak yapılan takipte, borçlu şirketin tasfiyeye girdiğinin anlaşılması üzerine alacaklının talebiyle tasfiye memurlarına icra emrinin tebliğ edilmesi üzerine anılan tasfiye memurları borçlu şirketin 24.09.2008 tarihinde tasfiyesinin bitip tüzel kişiliğinin sona erdiğini ileri sürerek takibin iptalini istemişler, mahkemece takibin tasfiyeden önce başladığını, bu nedenle tasfiye kurulu üyelerine karşı takibin devamında yasaya aykırı bir yön olmadığından şikayetin reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere Anonim Şirketler sermaye şirketi olup ortaklar (aynı zamanda tasfiye memurları da) şirketin borcundan şahsen sorumlu olamazlar. TTK’nun 449.maddesinde tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkininin tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunacağı, işbu talep üzerine terkin keyfiyetinin tescil ve ilan olunacağı belirtilmiştir. Feshedilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin, medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulacağından, münfesih tüzel kişiliğin gerek yargıda gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden bahsetmek olanaklı değildir. Dolayısıyla, tasfiyesi tamamlanıp ticaret sicilinden silinmek suretiyle hukuk alemindeki varlığı sona eren (münfesih) şirketin, yargılamanın (dolayısıyla takibin) tarafı olmak ehliyeti de bulunmamaktadır. Takip devam ederken tüzel kişiliğin son bulması halinde davaya devam edilmesine imkan yoktur. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olup hakimin bu hususu resen de göz önünde bulundurması zorunludur.Somut olayda, borçlu şirketin 15.01.2007 tarihinde tasfiyeye girdiği, şikayetçilerin tasfiye kurulunu oluşturduğu, 24.09.2008 tarihinde faaliyetini terk ettiği İzmir Ticaret Sicil Memurluğu’nun 16.02.2010 tarihli yazısı ile anlaşılmıştır. Bu durumda tasfiyesi tamamlanıp tüzel kişiliği sona erdiğinden yukarıda açıklandığı üzere aleyhinde takip yapmaya yasal imkan bulunmamaktadır. Aynı şekilde tasfiye memurları da şirketin borçlarından sorumlu olmadıklarından onlara da icra emri gönderilmesi doğru olmayıp mahkemece istemin kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.SONUÇ : Şikayetçiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 26.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.