Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23551 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10365 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: Bakırköy 2. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 17/03/2010NUMARASI: 2009/1924-2010/378Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Borçlu Tasfiye Halinde .... A.Ş hakkında, İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2002/13 Esas-2004/95 Karar sayılı ilamına istinaden ilamlı icra takibi yapılmıştır. Borçlu icra mahkemesine başvuru dilekçesinde, aynı konu hakkında daha önce verilen üç adet kesin hüküm bulunmasına rağmen yeni bir takip yapıldığını, derdestlik ve kesin hüküm nedeniyle takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Borçlu hakkında aynı alacaklı tarafından daha önceden de, İstanbul 12.İcra Müdürlüğü'nün 2004/5953 Esas sayılı dosyası ve Şişli 1.İcra Müdürlüğü'nün 2005/11179 Esas sayılı dosyalarından takip yapıldığı, ancak borçlunun şikayeti üzerine icra mahkemelerince bu takiplerin, “borçlu bankanın faaliyet izninin BDDK tarafından kaldırılmasından sonra yapılmış olmaları nedeniyle” iptallerine karar verildiği ve bu kararların kesinleşmiş olduğu, yine aynı ilama istinaden Kadıköy 8.İcra Müdürlüğü'nün 2009/12851 Esas sayılı dosyasında takip yapıldığı, bu takibin de aynı gerekçeyle iptal edildiği görülmektedir. İcra mahkemesi kararlarının, genel mahkemede sonuçlandırılacak ihtilaflar yönünden kesin hüküm teşkil etmeleri mümkün değil ise de, bu kararlardan önce verilen kararın kesinleşmesi koşulu ile sonradan oluşturulacak aynı konudaki kararlar hakkında ve birbirlerine karşı kesin hükmün neticelerini doğuracakları tartışmasızdır. Borçlunun daha önce aynı konudaki şikayeti üzerine, İstanbul 11.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 08.07.2004 tarih ve 2004/808 E-2004/727 K sayılı ve Şişli 2.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 05.04.2006 tarih ve 2005/86 E-2006/241 K sayılı kararlarının verildiği ve bu kararların, kesinleşmiş oldukları anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, bahsi geçen kararların kesin hüküm oluşturduğu gözetilerek şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Kabule göre de; Borçlu finans kuruluşunun faaliyet izni 10.02.2001 tarihinde kaldırılmış olup, 4389 Sayılı Yasada değişiklik yapan 4672 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre, bu kanunun yayımı tarihinden önce faaliyet izni kaldırılan özel finans kurumları hakkında bu kanunda öngörülen özel finans kurumlarının tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanmayacağından, kar ve zarar hesabına ilişkin alacak taleplerinin TTK’nda belirlenen tasfiye koşulları çerçevesinde tasfiye kurullarınca yapılması gerekmektedir. Somut olayda, icra takibi 12.11.2009 tarihinde ve faaliyet izninin kaldırılmasından sonra başladığından, takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikayetin reddi yönünde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12/10/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.