Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 235 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 19555 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: Konya 2. İcra MahkemesiTARİHİ: 28/05/2008NUMARASI: 2007/1379-2008/648Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :4822 Sayılı Kanunun 15.maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesine göre; "tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir". Aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde; "tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü düzenlenmiştir.Bu hükümde belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1.fıkrasına göre adi kefilin borç ile sorumlu olması ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması bu takibin BK.nun 486/1.fıkrası kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. 4077 Sayılı Kanunun konuluş amacı dikkate alındığında kefil bu hususu şikayeti süreye tabi değildir. Somut olayda, alacaklı banka ile borçlu Ş.Y.arasındaki 6.9.2006 tarihinde ihtiyaç ve taşıt kredisi sözleşmesini, şikayetçi borçlu N. L.müşterek borçlu ve meteselsil kefil olarak imzalamıştır. Alacaklı vekili kredi borçlusu ve kefiline 12.9.2007 tarihli kat ihtarını 13.9.2007 tarihinde tebliğ ettirdiği, borçluların tebliğden itibaren 30 gün içinde alacaklı bankaya itirazda bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Alacaklının her iki borçlu aleyhinde takip başlatıp örnek 7 ödeme emri gönderdiği, şikayetçi borçlu N.L.nin icra dairesine süresinde verdiği itiraz dilekçesinde, 4077 Sayılı Kanun uyarınca asıl borçluya müracaat edilmeden kendisinden alacağın istenemeyeceğini belirterek itiraz ettiği ve alacaklının itirazın kaldırılması ve icra inkar tazminatını İcra Mahkemesinden talep ettiği görülmektedir. Yukarıda belirttiğimiz ilkeler uyarınca alacaklının tüketici kredisinin asıl borçlusu hakkında takip yapıp bu takip semeresiz kalmadan kredi sözleşmesi kefili N. L. hakkında icra takibi yapılması mümkün değildir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle hesap kat ihtarına süresinde itiraz edilmemesi sonucunda hesap özeti borcunun İİK.nun 68/b maddesi gereğince kesinleştiğinden söz edilemez. Mahkemece itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken itirazın kaldırılması talebinin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ :Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 13/01/2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.