Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 23493 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10653 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: İstanbul 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 09/11/2009NUMARASI: 2009/1753-2009/2020Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklının, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlattığı takipte, takip dayanağı, üç ayrı şirketin oluşturduğu iş ortaklığının temsilcileri tarafından imzalanan senettir. Adi ortaklardan ... A.Ş. ve İ.S.Ü. yasal süresi içiresinde icra mahkemesi nezdinde takipte taraf olarak gösterilmelerinin hatalı olduğunu ileri sürerek şikayette bulunmuştur. Mahkemece takipte lehdar olarak gösterilen adi ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmadığı, dayanak senedin kambiyo senedi vasfında bulunmadığından İİK.nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmiş, anılan karar alacaklı vekili tarafından, kararın bozulması istemiyle temyiz olunmuştur. Öncelikle belirtelim ki, BK.nun 533.maddesinin son cümlesinde; "Ortaklığı idare yetkisi tanınan şerik, şirketi ve bütün şerikleri üçüncü şahıslara karşı temsil etmek hakkını haiz sayılır" hükmüne yer verilmiştir. Ortaklık sözleşmesi ile kendisine yasada belirtilen idare yetkisi tanınan şerik, ortak olabileceği gibi, atanan üçüncü bir kişi de olabilir. BK.nun 533.maddesinin son fıkrasında açıklandığı üzere bu kişinin ortaklığı temsil yetkisinin olduğu tartışmasızdır. Ayrıca ortaklığı idare ve temsil yetkisi bulunan temsilcinin yapacağı işlem ortakları üçüncü şahıslara karşı eşit olarak sorumlu kılar. Nitekim, BK.nun 534.maddesi; "Hilafı mukavele edilmiş olmadıkça, şerikler birlikte yahut mümessil vasıtasıyla üçüncü şahıslara karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen mesul olurlar" hükmü getirilmiştir. Bir başka anlatımla, adi ortaklığın yetkilileri adi ortaklığın borcundan şahsen sorumlu olmazlar. İki veya daha fazla işletmenin belli bir amacı oluşturmak için katkılarını birleştirdikleri ortaklığın tüzel kişiliği ve taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenledir ki, BK.nda düzenlenen adi ortaklıkta temsil önem arz etmektedir. Adi ortaklığın ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm yer almadığı sürece, idareci ortağın yapacağı işlemler diğer ortakları bağlar. İdareci ortağın satatüsü BK.nun 449.maddesinde düzenlenen ticari mümessile benzer bir nitelik taşır. Aynı kanunun 450.maddesi gereğince de, ticari mümessilin (BK.nun 388.maddesi gereğince özel bir yetki aranmaksızın) kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin olduğunun kabulü zorunludur. Nitekim, dairemiz ile ilgili HGK.önüne gelen bir uyuşmazlıkta (2008/12-825 E. - 2009/32 K. 28.01.2009 tarihli HGK kararı) yukarıda açıklanan kurallar aynen benimsenmiştir. Hal böyle olunca, somut olayda adi ortaklığı temsil yetkisi olan temsilcilerin, imzaladığı senetten doğan borçtan dolayı diğer ortaklarda müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Mahkemece borçlu İshak Süha'nın şikayetinin kabulüne, diğer borçlu şirketin şikayetinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/10/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.