Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22459 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17387 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takiplerine karşı, borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda, müvekkilinin takip esnasında, alacaklı tarafından zorla alıkonulduğunu, takip dosyalarında, müvekkiline yapılan tebligatların (alacaklı tarafından) zorla imzalatıldığını, daha sonra müvekkilinin sokağa atıldığını akabinde hastanede tedavi gördüğünü belirterek icra takip dosyalarından yapılan tebligatların usulsüzlüğünün tespiti ile takibe konu senetlerdeki imzanın müvekkile ait olmadığından takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, Mahkeme, icra takip dosyalarındaki tebligatların, tehditle borçluya imzalatıldığı iddiasının icra mahkemesince değerlendirilemeyeceğini ve buna göre de imzaya itirazın süresinden sonra yapıldığını belirterek borçlu vekilinin istemlerinin reddine karar verdiği görülmüştür. 6762 Sayılı TTK'nun, "Borçlanma Ehliyeti" kenar başlığını taşıyan 582. maddesine göre (6102 Sayılı TTK'nun 670. maddesi), akit ile borçlanmaya ehil olan kimse, poliçe, çek ve bono ile borçlanmaya da ehildir. Aynı Kanunun 1. maddesi gereğince, bu Kanunun ayrılmaz bir cüzü olduğu açıklanan TMK'nun 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir; 10. maddeye göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır; 13. maddeye göre, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir; 14. madde hükmüne göre, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; 15. madde hükmüne göre, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz; 16. maddeye göre ise, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Hukuki işlem ehliyeti, yapılan işlemin geçerlilik koşulu olup, davada da taraflara ilişkin dava koşullarındandır. Yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerekir.Akıl hastalığı yahut akıl zayıflığı gibi sebeplerden biri ile makul surette hareket etmek iktidarından mahrum bulunanlar, başka bir deyimle tam ehliyetsiz olanların yaptıkları hukuki işlemler kanuni mümessilleri tarafından onaylanmadıkça geçersizdir. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde; "... Mümeyyiz olmayan bir kimse ile hukuki muamelede bulunan diğer âkidin bunu bilmeyerek hüsnüniyetle hareket etmiş olması, zikri geçen 15. maddenin mutlak ve kat'i sarahati karşısında, öyle bir kimsenin tasarrufu üzerine hukuki hükmün terettüp etmesi için kafi değildir. Kanun o gibi temyiz kudretinden mahrum kimselerin esasen hüküm ifade etmeyen tasarrufları hususunda o tasarruftan dolayı hak iddia edenlerin hüsnüniyetlerini himaye etmemektedir... Medeni Kanunumuzun metin ve ruhundan başka türlü bir netice çıkarılmasına imkan yoktur..." hükmü yer almakta olup, anılan hükümle, ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin tasarruflarının geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda, borçlu murisin tereke temsilcisi vekilinin, temyiz dilekçesi ekinde sunduğu 06.11.2014 tarihli ... Üniversitesi Sağlık Kurulu Raporu’nda, takip borçlusu ...’in, “…‘demans’ olduğu, yapacağı hukuki muamelelerinin hukuksal açıdan anlam ve sonuçlarının bilincinde olamayacağı, hukuksal eylem yeteneğine, …. günlük yaşantısını normal olarak sürdürebilme, bu yaşamda dolandırılmadan, kandırılmadan hukuksal muamele yapabilme, hak edinebilme, borç altına girmeye, yapacağı işlemlerin birer birer adlarının ve mahiyetlerini belirten işlem yapabilme ehliyetinin tam olmadığı, akli yeteneklerinin 2/3’den fazlasını kaybettiği, mahkemece dinlenmesinin mümkün olmadığı ve dinlenmesinde yarar bulunmadığı, vesayet altına alınmasının gerektiği kanaatine varıldığı” belirtilmiştir. Ancak rapor içeriğine göre alacaklının, takiplere konu senetlerin tanzim tarihi itibariyle hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır.O halde mahkemece, borçlu ...’in, takip dosyalarına konu bonoların keşide tarihleri olan 28.03.2014 ile 02.06.2014’de, hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin tespitin yapılması amacıyla, tereke temsilcisi vekiline borçlu muris ...’e ait doktor, hastane vd. sağlık kuruluşları ile ilgili diğer belgeleri sunması için süre verilmesi yine 06.11.2014 tarihli ... Üniversitesi Sağlık Kurulu Raporu ile varsa bu rapora dayanak teşkil edecek belgeler getirtilerek dosyanın kül halinde tam teşekküllü bir hastaneye veya ... Kurumu’na gönderilerek, borçlu ...’in hukuki işlem ehliyetinin bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınması ile tespit edilecek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlu murisin tereke temsilcisi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/09/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.